Çocuklara; neyi, ne öğreteceğimizi değil çocuğun nasıl öğrenceğini ele alıp değerlendirmeliyiz.
Çocuk; neyi, nerede, nasıl yapmalı düşüncesinin erdemine varmalıdır.
Böylece robot ve uydu olmaktan kurtulur.
Yoksa hep güdülen, uyarılan, yönlendirilen, düzenlenen birey olur bu temelde ki bireyden "özgür birey"olmaz.
İşin sırrı öğrenmek isteği olmalı,öğretmek hevesi değil...
Onca zorluklarla mücadele ederek aileler çocuklarını okutuyor.
SOSYAL DEVLETİN; yerine getirmesi görevi, yapması gerekli madden ve manen işlevi; yurttaş olarak aileler üstleniyor.
Niçin?
Her aile, çocuğumuz okusun,yarın iş insanı olsun,geleceğini inşa etsin,insanca yaşasın, kimseye muhtaç olmasın, onurlu,erdemli olsun diye kendi yaşamından fedakarlık yapıyor.
ALIN ve AKIL teriyle,hakkıyla bir yerlere gelsin diye çaba gösteriyoruz.
Bunun için de aslında liyakat ve bilimsel eğitim gerekli...
İnsanlık, tarihinin en büyük yozlaşmasını yaşıyor.
Ülkeler, kendi ulusal duvarlarını yükseltip kendi içlerine dönüyor.
Berlin duvarı 1989 yılında yıkılınca, 16 ülkenin sınır duvarları vardı.
Şimdi ise 70 ülkeyi aşar oldu duvarlar...
Globalleşen,küreselleşen dünya söylemlerine rağmen hani ülkeler arasında sınırlar yok oluyordu!...
Sanki sınırsız ve sınıfsız bir dünya hayali olacak misali...
Barış ve sevgi dili içerikli insanlık eğitimi tüm dünyayı kucaklayacak öze kavuşmalıdır.
Aksi halde " Egemenler"; kar hırsı ve çıkarları için dünyayı yaşanmaz kılmaya devam edecek.
Onun içindir ki Atatürk: "Memlekette her çocuk, her öğrenim düzeyinde ekonomik hayatta istekli, eser sahibi ve başarılı olacak şekilde donanımlı olarak eğitilmelidir."
Günümüz dünyasında çok hızlı paradigma değişimi yaşanıyor.
Robotların,yapay zekanın,metaverse evreninin egemen olacağı bir geleceğe ilerliyoruz.
Tüm dünya çocuklarının eğitimi öncelikle sağlıklı, konforlu, kaliteli, donanımlı, bilimsel düşünceli ,geleceğine dönük içerikte inşa edilmelidir.
İnsanlığın ruh sağlığı yeniden inşa edilmelidir.
Genç kuşaklar hızla dengesizleşiyor.
Ben merkezci bir kuşağın iç çatışmalar ile yarınlara gidiyoruz.
Özgür,kendine güvenli, unvan peşinde koşan, kısa yoldan her şey olma arzulu ama kim olduğunu bilmeden ,ne olmalıyım sonucuna odaklı bir kuşak var.
Bu çıkmazın vebalinden hepimiz sorumluyuz.
Aşırı bencil,özsaygı patlaması içinde giderek "narsist",yalnız ve zevkperest,kaygılı öfkeli,nefretlik,depresif bir kuşak.
Yani "ÖZÜ ZAVALLI, KENDİ HAVALI" halde geleceğe yolculuk devam etmektedir.
Elbette yaşadığımız kültürü tek başına biz belirleyemiyoruz.
İçine doğduğumuz zaman, coğrafya, aile, toplumsal ilişkiler de belireyenlerin bileşenidir...
Her kuşak ; farklı beklenti, hedef, bakış açıları içinde olsada, bir önceki kuşağın eseri ve esiri durumundadır...
Denir ki, babamın içinden dedem çoğu zaman, benim içimden babam zaman zaman;çocuklarımın içinden ben bilmem ne zaman çıkar oluruz aslında...
İşte bütün mesele, kuşaklar arası geçişte ahenk,duygusal bağ, sevgi, saygı, emeğe değer,dünden yarına ilişkilerinin önemi asla unutulmamalıdır...
FACEBOOK YORUMLAR