Her sektörde olduğu gibi, basın mensupları içerisinde de kendi menfeati için birilerine methiyeler düzen ve bu nedenle üzerinden vıcık vıcık yağla gezen, bir zamanlar para uğruna gazetesinin sayfalarının tamamını FETÖ'ye ayıran, açığını yakaladığında sanayiciyi ve iş insanlarını tehdit eden gazeteci kılıklı şerefsizler var.
Halbu ki, bırakın satmayı, kiraya dahi vermediği kalemiyle onurlu ve şerefli gazeteciler de var bu memlekette...
Her sektörde olduğu gibi, sağlık sektörü içerisinde de halâ '' Bıçak parası'' adı altında kendisine çıkar sağlayan, kucağına düştüğünüzde dinden imandan çıkan, şerefsiz doktorlar da var.
Oysa ki, yeminine bağlı, kendisini insanlığa adamış vicdan sahibi, yüreği temiz şerefiyle yaşayan kendi hayatını hastası için hiçe sayan hekimlerimiz de var...
Her söktörde olduğu gibi, giydiği anlı şanlı üniformasının ağırlığında ezilen, kendi çıkarı için kendisine verilen yetkilerin de gücünü alarak rüşvet çukurunda boğulan şerefsiz polisler de var..
Ama gerçekten, alın terinin ve emeğinin karşılığının devleti tarafından hakkıyla verildiğini bilen, Ay Yıldızlı armanın neden başının üzerinde ve göğsünde takılı olduğunun farkında olan, üzerine yüklenen sorumluluğun bilinciyle, teşkilatına nasıl layık olacağının çabasıyla meslektaşını rüşvet aldığı için affetmeyen ve yakalayan şerefli polisler de var.
Araç ruhsatları arasında sıkıştırılarak polise, '' Çorba parası'' adı altında verilen rüşvetlerin dönemi çoktan bitti. Ancak eskisi kadar olmasa da rüşvetçi polisler gözlerini karartarak haâ amaçlarına ulaşmaya çalışıyor.
'' Çalışıyor'' diyorum, çünkü artık her şey eskisi gibi değil, işleri gerçekten çok zor...
Şerefli polis, rüşvet alan ya da almaya teşebbüs eden şerefsiz polisi affetmiyor.
Operasyon üzerine operasyonlar düzenleyerek rüşvetçilerin kellesini alıyor. Tıpkı, geçtiğimiz aylarda Gebze'deki nakliyecilerden rüşvet alan trafik polislerine yapılan operasyon gibi, tıpkı kalpazanlarla iş tutan ve geçtiğimiz günlerde göz altına alınarak tutuklanan polisler gibi...
Ve...
En son örneğini dün yaşadık...
Şerefli polislerin, Bayramoğlu'daki bir sahtekârı gözaltına almak için gittikleri villada kendilerine rüşvet olarak teklif edilen 500 Bin TL nakit para ve 500 Bin TL değerindeki bir yat teknesini hiç düşünmeden ellerinin tersiyle itmeleri gibi...
Eski parayla 1 trilyon, bu günün parasıyla 1 milyon lira değerindeki verilmek istenen rüşvet, küçümsenecek bir rakam değil elbette. Hayatı boyunca ben ve bizim gibi belirli bir ekonomik düzeye sahip olanların, eğer bir piyango vurmaz sa hayatımız boyunca bir arada göremeyeceğimiz 1 Milyon TL.'yi, o polis arkadaşlar,'' Kaçtılar, göçtüler'' i bahane ederek alabilir ve belki de bu durumdan kimsenin ruhu dahi duymazdı. Ama o polisler, bu yönde karar vermek yerine, devletine ve milletine ihanet edecekleri düşüncesiyle şereflice bu teklifi geri çevirdiler.
O halde, şimdi söz sırası Kocaeli Emniyet Müdürü Veysel Tipoğlu'nda...
Lahım çukuruna batarak boğulan şerefsiz polislere nasıl ceza verilmiş ise, teşkilatın yüz akı olan bu ve bunun gibi şerefli polisler de onurlandırılmalı.
Bu '' Onur '' bilgisi, sadece teşkilat bünyesinde değil, tüm kamuoyunun da öğreneceği şekilde paylaşılmalı ki, örnek teşkil etmesi açısında gelecekteki polis adaylarına da ''Ceza'' nın yanısıra '' Ödül''ün ve '' Şeref ''in her zaman geçer akçe olduğu olgusu kafalarına yer edilsin..
FACEBOOK YORUMLAR