Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

Uzak depremler, birbirini tetiklemiyor

Kocaeli Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Şerif Barış, "Depremlerin birbirini tetiklemesi, biraz hurafe. Çok net bir şekilde söylüyorum ki uzak depremler, birbirini tetiklemiyor" dedi.

Uzak depremler, birbirini tetiklemiyor
30 Ocak 2020 - 11:36

Kocaeli Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Barış, art arda meydana gelen Silivri, Manisa ile Elazığ'daki depremlerden sonra sosyal medyada ve bazı iletişim platformlarında yayılan, depremlerin birbirini tetiklediği söylentileriyle ilgili açıklama yaptı. Farklı fay hatları üzerindeki depremlerin birbiriyle bağlantısız olduğunu belirten Prof. Dr. Barış, "Türkiye'de Kuzey Anadolu Fay Hattı, Doğu Anadolu Fay Hattı ve Ege Fay Hattı olmak üzere 3 farklı tektonik rejim var. Bunların herhangi birinde olan bir deprem bir diğerini tetiklemez. Sadece bilinen bir şey, Kocaeli'nde yaşanan 1999 depremi, fayın batı ve doğu ucundaki gerilme birikiminin artmasına neden oldu ve Düzce depremini etkiledi. Dolayısıyla biz Düzce depremini 5 yıl sonra beklerken, 90 gün sonra yaşandı ama aynı olay batıya geldiğimizde burada yapılan hesaplarda Kocaeli depreminin İstanbul'da yarattığı riski belirli bir oranda artırdığı ama tetiklemediği konuşulmuştu. Yani depremlerin birbirini tetiklemesi biraz hurafe. Çok net bir şekilde söylüyorum ki uzak depremler birbirini tetiklemiyor" diye konuştu.  

'DEPREM OLUŞ SÜRELERİNDE DÜZENSİZLİK VAR'

Son dönemde meydana gelen depremlerin zamanlamasına da değinen Prof. Dr. Barış, her yıl düzenli olarak dünya genelinde yaklaşık 5 şiddetinden büyük 2 bin deprem olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"İnsanlar birdenbire Silivri depremi ile beraber depremin farkındalığına ulaştı. Ondan sonra olan depremler ve dünyada da arka arkaya büyük depremler olunca insanların depremlerin arttığını ve başka depremleri tetikleyeceği endişesine kapıldılar. Güney Ege'de yaşanan Marmaris- Muğla diye adlandırılan deprem aslında Türkiye ile hiç ilgisi olmayan, Muğla'ya 244 kilometre uzaklıkta yaşanan bir deprem. Dolayısıyla bu haberler sanki bir algı oluşturuyor. Aslında zaman zaman dünyada depremlerin sayısı artar ya da azalır. Bizler de deprem sayısı verirken bu artış ve azalışın ortalamasını alırız. Biz mesela dünyada her yıl ortalama 18 tane 7'den büyük, 120 tane 6'dan büyük ve 2000 tane de 5'ten büyük deprem olur, diyoruz ama bu ortalama sayılar. Bazı yıllar 2300 tane deprem olurken bazı yıllar 1700 tane deprem oluyor. Dolayısıyla deprem oluş sürelerinde böyle düzensizlikler vardır."

'TÜRKİYE SUSKUNLUK DÖNEMİNDE, HAZIRLIKLAR YAPILMALI'

Türkiye'de 1970 yılının ardından büyük çaplı deprem sayısında ciddi oranda azalma olduğunu kaydeden Prof. Dr. Barış, "Türkiye 1840 ve 1970 yılları arasında 32 tane çok yıkıcı ve çok büyük depremle karşı karşıya kaldı. Bunu zaman dilimine bölerseniz yaklaşık olarak her 4 yılda bir büyük deprem olmuş. 1970'ten günümüze ise 50 yıl geçti ve 7'den büyük sadece 4 tane deprem oldu. Yani Türkiye'de asıl etkin dönem 1840 ile 1970 yılları arasındaydı ama şu an son 50 yıla baktığımızda çok etkin değil suskun bir dönemdeyiz. Bu aslında Türkiye'nin bir sonraki afete hazırlanması için bize verilmiş bir şans diye düşünüyorum. Bizim bu şansı iyi kullanmamız lazım, şu an çok büyük depremler açısından gerilme birikimi safhasındayız ve suskunluk safhasındayız. Bu suskunluk dönemini hazırlık dönemi olarak değerlendirip mutlaka ve mutlaka bir eğitim seferberliği yapmak durumundayız" dedi.

'YERLEŞİM YERİ FAYIN ÜSTÜNDEYSE ENERJİ BİNALARA YANSIR'

Prof. Dr. Barış, İstanbul'daki olası depremde fay hattının yerin altından değil denizin altından kırılacağını dile getirerek, şunları söyledi:

"İstanbul'da olası bir deprem yaşandığında kırılacak olan fay şehrin sahiline en yakın 10 kilometre uzaklıkta. Dolayısıyla Marmara'nın içinde ve adaların güneyinden geçen fayda bir kırılma bekleniyorsa bunun en yakın kıyı mesafesi 10 ile 18 kilometre arasında olacaktır. Bu çok büyük bir şans, çünkü Kocaeli'nde yaşanan 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi fay hattı kırığı şehrin altından geçti, evlerin altından geçti, sanayi tesislerinin altından geçti. Dolayısıyla bir yerde eğer yerleşim yeri fayın üstündeyse deprem kırığındaki enerji doğrudan binalara yansır. Deprem dalgaları enerjisini boşaltmadan, söndürmeden doğrudan yapılara vurursa hasar artar ama İstanbul'da yaşanacak bir depremde bu dalgalar yer kabuğunun içinden en az 10 kilometre uzaklıkta olacağı için orayı aştıktan sonra binalara çarpacak dolayısıyla o mesafede enerjisinin büyük bir bölümünü söndüreceğini düşünüyoruz."

'İSTANBUL'DA DEPREMDEN ÇOK KAOS SORUN YARATACAK'

Olası İstanbul depreminin ardından hasardan çok, şehirde yaşanabilecek kaosun herkesi etkileyeceğini söyleyen Prof. Dr. Şerif Barış, "Dolayısıyla depreme hazırlık anlamında İstanbul'da birçok deprem senaryosu konuşuluyor. 2002 yılında yapılan ilk senaryoda tahmini ölü sayısı yaklaşık olarak 36 binken 2007 yılındaki senaryoda 16 bin civarındaydı. Dolayısıyla yapılan çalışmalarla kentsel dönüşümlerle depreme dayanıklı yapılarla bu riski azaltabiliriz. Asıl önemlisi şu; İstanbul'da muhtemelen depremden çok kargaşa ve kaos problem yaratacak, trafik sıkışıklığı, insanların ve arama kurtarma ekiplerinin afete müdahalesinde problemler yaşanacak. İstanbul'un bu sorunlar için deprem planlaması yapması gerekiyor" diye konuştu.