Salgın hastalıklara karşı nasıl şehirler inşa edilebilir?
Medipol Ünversitesi Mimarlık Bölümü 2. Sınıf Öğrencisi Darıcalı Ahmet Hakan Özdağ, covid - 19 gibi salgınların yayılmasının önüne geçmek için insan nüfusunun kalabalık olduğu büyükşehirlerde kalabalığın bir yerde toplanmaması için yatay mimarinin hayata geçirilmesinin önemine değindi. Özdağ, insan sağlığının önemine de değinerek, sanayi kuruluşları ve konutların bir birinden mutlaka ayrı yerlerde konuşlanmasının şart olduğunu dile getirdi.
30 Kasım 2020 - 01:28 - Güncelleme: 30 Kasım 2020 - 01:35
Darıcalı mimar adayı Ahmet Hakan Özdağ, dünya döndüğü sürece salgın hastalıkların hayatımızda hep var olacağını, domuz ve kuş gribi, covid-19, sars vb. isimler altında karşımıza çıkacağını söyleyerek, hastalıklara karşı sadece çalışan sağlık personellerinin değil tüm bireylerin bu konuda birlik olup kurallara uyması gerektiğinin altını çizdi. Stresin tüm hastalıkların her zaman dostu olduğunu belirten Ahmet Hakan Özdağ, bir insan ne kadar stresten uzak durur sa, ne kadar pozitif düşünür se, sağlığına da o kadar yardımcı olacağını belirterek, şu şekilde açıklama yaptı;
SALGIN HASTALIKLAR, BÜYÜK ŞEHİRLERDE İSMİ GİBİ BÜYÜK ROL OYNUYOR
Baktığımız zaman bu salgın hastalıklar büyük şehirlerde, ismi gibi büyük rol oynuyor. İnsan nüfusunun yüksek olduğu büyük şehirlerde, kalabalığın bir yere toplanmasının önüne geçmek için, iş alanlarını yaymak etkin fayda sağlayacaktır. Sağlıklı şehir deyince aklımıza ilk başta o şehrin hava kalitesi geliyor fakat sadece hava kalitesinin değil diğer birçok etkinin de aklımıza gelmesi gerekir. Bunlar: Temiz çevre, doğru kentsel tasarımı ve konut mimarisi,
İnsan psikolojisi, ekonomisi, Sağlık düzeyi vb. durumlar. Kısaca kendini geliştirmekte olan ve geliştirmeye devam edecek bir şehir anlamamız lazım.
İNSAN YAŞADIĞI ŞEHİRDE MUTLU OLAMAZ SA, O ŞEHİR SAĞLIKSIZ ŞEHİRDİR
İnsanlar yaşadığı şehirde mutlu olamazlarsa ferah içinde yaşayamazlarsa o şehir sağlıksız bir şehirdir. Hastalıklara karşı Temiz hava ve çevre çok önemlidir. Ülkemizde yapılan en büyük sıkıntılardan biri sanayi alanlarının konut yerlerinde de olmasıdır. Örneğin ben Kocaeli şehrinde yaşıyorum ve burada yanlış sanayileşme yüzünden hava kalitesi kötüdür. Hava kalitesinin kötü olması da insan sağlığına çok büyük bir etkendir. Salgın hastalıklarda bu kirli hava sayesinde daha çok yayılmaktadır. Bundan dolayı konut yerlerinden uzak, doğru yerleşmeye önem verilmelidir. Bir diğer konu ise hava kalitesi için yeşil alanlarının fazla olması ve belli yerlere değil olabildiğince fazla kullanılmalıdır. Yurt dışında caddelere ve sokaklara yeşilliğin fazla olmasını çok beğeniyorum ve bizimde böyle kullanmamız gerekir. Sağlık alanlarının ise nüfusa göre küme küme yapılması gerekir. Mimari olarak da yatay mimari tercih edilmelidir.
ŞEHİR PLANLAMASI VE TASARIMDA NE GİBİ DEĞİŞİKLİKLER YAPILABİLİR ?
Şehir planlaması en küçük topluluk birimi olan mahalle üzerinde giderek ‘’Yerinde Müdahale ‘’ kavramını uygulayabileceğimiz şekilde planlanarak, burada gerek sağlık, sosyal ve kültürel etkinlikler, peyzaj, alışveriş merkezleri gibi insan ihtiyaçlarının olduğu bu alanları fazlalaştırılması sağlanmalıdır. Yatay mimari ağırlıklı bina yapılarının olduğu semtler, bugünde virüs haritalarından anlaşılabileceği gibi pandeminin yayılması açısından en güvenli bölgelerdir.
Yatay mimarinin mümkün olmadığı alanlarda dikey mimaride yaşayan insan, yaşatan binalar olmalıdır. Konut mimarisi, home ofis konseptiyle bağdaşarak, kot bahçelerinde nefes alan, hijyen ve mesafe kuralları gözetilerek ana merdiven sahanlıklarının geniş olması gerekmektedir. Yatay mimarinin yanında çarpık kentleşmenin de önüne geçilmelidir.
HASTALIKLARIN YAYILMASINA KONUT MİMARİSİ DE YARDIMCI OLUYOR
Beton dünyada en çok kullanılan malzemelerden biridir. Betonun çevreye zarar verdiğinin kanaatindeyim. Beton yerine çevreye ve insan sağlığına zarar vermeyecek malzemeler ile yapıların tasarımı gerçekleştirilirse insanlık ve doğa adına iyi olabilir. Bu yaşamış olduğumuz hastalıkların yayılmasında yardımcı olan en büyük sorunlardan biri konut mimarisidir. Binaların iç içe olması ve yatay değil de dikey mimarinin olması hastalığın yayılmasına da sebep oluyor. Öncelikle bu mimariyi düzeltmek lazım. Diğer bir farklı konuda
teması azaltacak ürünler kullanılmalıdır. Örneğin fotoselli kapı vs. gibi ürünler kullanılırsa hastalığın yayılması azaltılabilir. Bina girişleri, bahçe, park, asansör vb. gibi alanlarda hijyen noktaları olması gerekir.
Bugün baktığımızda kapalı alanda hastalığın daha çok yayıldığını haberlerde öğreniyoruz. Demek ki kapalı alanların bu gibi durumlara çözüm için kesinlikle oraya giriş yapacak güvenli insan sayısını belirleyip, insanların o sayıyı geçmeyecek şekilde giriş çıkış yapıp temastan uzak durdurulabilirler. Örneğin bir mağazaya 500 kişi girebiliyorsa siz oranın sayısını azaltıp maksimum 50 kişi içeride alışveriş yapmasına izin vereceksiniz. Tabi ki kapalı alanların belli saatler arasında da kimseyi almayıp dezenfekte etmesi gerekir. Eğer
bizler kurallara uyarsak ve doğru düşünceyle devam edersek başaramayacağımız hiçbir engel yoktur.
SALGIN HASTALIKLAR, BÜYÜK ŞEHİRLERDE İSMİ GİBİ BÜYÜK ROL OYNUYOR
Baktığımız zaman bu salgın hastalıklar büyük şehirlerde, ismi gibi büyük rol oynuyor. İnsan nüfusunun yüksek olduğu büyük şehirlerde, kalabalığın bir yere toplanmasının önüne geçmek için, iş alanlarını yaymak etkin fayda sağlayacaktır. Sağlıklı şehir deyince aklımıza ilk başta o şehrin hava kalitesi geliyor fakat sadece hava kalitesinin değil diğer birçok etkinin de aklımıza gelmesi gerekir. Bunlar: Temiz çevre, doğru kentsel tasarımı ve konut mimarisi,
İnsan psikolojisi, ekonomisi, Sağlık düzeyi vb. durumlar. Kısaca kendini geliştirmekte olan ve geliştirmeye devam edecek bir şehir anlamamız lazım.
İNSAN YAŞADIĞI ŞEHİRDE MUTLU OLAMAZ SA, O ŞEHİR SAĞLIKSIZ ŞEHİRDİR
İnsanlar yaşadığı şehirde mutlu olamazlarsa ferah içinde yaşayamazlarsa o şehir sağlıksız bir şehirdir. Hastalıklara karşı Temiz hava ve çevre çok önemlidir. Ülkemizde yapılan en büyük sıkıntılardan biri sanayi alanlarının konut yerlerinde de olmasıdır. Örneğin ben Kocaeli şehrinde yaşıyorum ve burada yanlış sanayileşme yüzünden hava kalitesi kötüdür. Hava kalitesinin kötü olması da insan sağlığına çok büyük bir etkendir. Salgın hastalıklarda bu kirli hava sayesinde daha çok yayılmaktadır. Bundan dolayı konut yerlerinden uzak, doğru yerleşmeye önem verilmelidir. Bir diğer konu ise hava kalitesi için yeşil alanlarının fazla olması ve belli yerlere değil olabildiğince fazla kullanılmalıdır. Yurt dışında caddelere ve sokaklara yeşilliğin fazla olmasını çok beğeniyorum ve bizimde böyle kullanmamız gerekir. Sağlık alanlarının ise nüfusa göre küme küme yapılması gerekir. Mimari olarak da yatay mimari tercih edilmelidir.
ŞEHİR PLANLAMASI VE TASARIMDA NE GİBİ DEĞİŞİKLİKLER YAPILABİLİR ?
Şehir planlaması en küçük topluluk birimi olan mahalle üzerinde giderek ‘’Yerinde Müdahale ‘’ kavramını uygulayabileceğimiz şekilde planlanarak, burada gerek sağlık, sosyal ve kültürel etkinlikler, peyzaj, alışveriş merkezleri gibi insan ihtiyaçlarının olduğu bu alanları fazlalaştırılması sağlanmalıdır. Yatay mimari ağırlıklı bina yapılarının olduğu semtler, bugünde virüs haritalarından anlaşılabileceği gibi pandeminin yayılması açısından en güvenli bölgelerdir.
Yatay mimarinin mümkün olmadığı alanlarda dikey mimaride yaşayan insan, yaşatan binalar olmalıdır. Konut mimarisi, home ofis konseptiyle bağdaşarak, kot bahçelerinde nefes alan, hijyen ve mesafe kuralları gözetilerek ana merdiven sahanlıklarının geniş olması gerekmektedir. Yatay mimarinin yanında çarpık kentleşmenin de önüne geçilmelidir.
HASTALIKLARIN YAYILMASINA KONUT MİMARİSİ DE YARDIMCI OLUYOR
Beton dünyada en çok kullanılan malzemelerden biridir. Betonun çevreye zarar verdiğinin kanaatindeyim. Beton yerine çevreye ve insan sağlığına zarar vermeyecek malzemeler ile yapıların tasarımı gerçekleştirilirse insanlık ve doğa adına iyi olabilir. Bu yaşamış olduğumuz hastalıkların yayılmasında yardımcı olan en büyük sorunlardan biri konut mimarisidir. Binaların iç içe olması ve yatay değil de dikey mimarinin olması hastalığın yayılmasına da sebep oluyor. Öncelikle bu mimariyi düzeltmek lazım. Diğer bir farklı konuda
teması azaltacak ürünler kullanılmalıdır. Örneğin fotoselli kapı vs. gibi ürünler kullanılırsa hastalığın yayılması azaltılabilir. Bina girişleri, bahçe, park, asansör vb. gibi alanlarda hijyen noktaları olması gerekir.
Bugün baktığımızda kapalı alanda hastalığın daha çok yayıldığını haberlerde öğreniyoruz. Demek ki kapalı alanların bu gibi durumlara çözüm için kesinlikle oraya giriş yapacak güvenli insan sayısını belirleyip, insanların o sayıyı geçmeyecek şekilde giriş çıkış yapıp temastan uzak durdurulabilirler. Örneğin bir mağazaya 500 kişi girebiliyorsa siz oranın sayısını azaltıp maksimum 50 kişi içeride alışveriş yapmasına izin vereceksiniz. Tabi ki kapalı alanların belli saatler arasında da kimseyi almayıp dezenfekte etmesi gerekir. Eğer
bizler kurallara uyarsak ve doğru düşünceyle devam edersek başaramayacağımız hiçbir engel yoktur.
FACEBOOK YORUMLAR