Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar, Gebze'de öğrencilerle buluştu
Nobel ödüllü Türk bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar, Gebze'de lise öğrencileriyle bir araya geldiği konferansta "Bazen yenilir, bazen yeneriz. 'Her şeyi ben başaracağım' diye bir şey yok. Fatih'in meşhur bir sözü vardır. 'İstanbul, ya ben seni alacağım ya sen beni alacaksın.' İnatçı olacaksın ve istekli olacaksın ve bütün enerjini ona vereceksiniz" dedi.
Nobel ödüllü Türk bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar, lise öğrencileriyle bir araya geldiği konferansta "Bazen yenilir, bazen yeneriz. 'Her şeyi ben başaracağım' diye bir şey yok. Fatih'in meşhur bir sözü vardır. 'İstanbul, ya ben seni alacağım ya sen beni alacaksın.' İnatçı olacaksın ve istekli olacaksın ve bütün enerjini ona vereceksiniz" dedi.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre; TEKNOFEST için İstanbul'a gelen Prof. Aziz Sancar, Kocaeli Gebze'deki TÜBİTAK Fen Lisesi’ni ziyaret etti. Ziyaret sırasında Sancar'a, Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır ile TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal eşlik etti. Alkışlarla karşılanan Sancar, sınıfları gezdi, okulun eğitim müfredatına ilişkin bilgiler aldı. TÜBİTAK Ulusal Metroloji Enstitüsü'nde (UME) öğrencilere konferans veren Sancar, yaptığı sunumda Türk dünyasının dünya bilimine katkısını tarihsel bir perspektiften değerlendirdi. Sancar, Türkiye'nin teorik eğitimde çok iyi olduğunu belirterek, "Ben doktora yaparken çok zorluk çektim. Çünkü deney yapamıyordum. Türkiye bizi teorik alanda çok iyi hazırladı; ama deney tecrübemiz eksikti. Bilim yapmak deney ile olur. Biz çocuklarımıza erken yaşta deney yapmayı öğretmeliyiz" dedi. ABD'de Türk kültür Merkezi inşa ettiklerini anlatan Sancar, "Arka bahçesinde köşede Atatürk'ün büstü var, bir köşede de Piri Reis'in. Piri Reis'i koymamın sebebi, o dünya haritasını ben de DNA onarım haritasını yaptım. 'Benim Piri Reis haritam' dedim" diye konuştu.
ÖĞRENCİLERİN SORULARINI YANITLADI
Sancar, sunumun ardından öğrencilerin sorularına yanıt verdi. "Nobel'e nasıl başvurdunuz?" sorusu üzerine Sancar, "Başvurmak diye bir şey yok. Kendinizi Nobel'e aday gösteremezsiniz. Nobel, kimya komitesi başkanı bizim onurumuza yemek verdiği zaman bana dedi ki 'Ben uluslararası toplantılara gidemiyorum, herkes etrafıma toplanıp beni etkilemeye çalışıyor.' Nobel kendi propagandanı yapmakla kazanılmaz. Beni bu güne kadar kim aday gösterdi bilmiyorum. En büyük gaye, Nobel değildir, kitaptır. 100 sene sonra benim buluşlarımı sizin gibi Türk çocukları okuyacaklar ve 'bunu bir Türk yaptı' diyecekler. Benim gayem oydu. Ben Nobel düşünmüyordum" ifadesini kullandı.
NEDEN DNA ÜZERİNE ÇALIŞTI?
Sancar, "Neden DNA onarımı çalıştınız?" sorusu üzerine, şöyle yanıt verdi:
"DNA yapısı keşfedildiğinde 'bu genetiğin temel yapısıdır ve bozulmaz' diye bir düşünce tarzı vardı. Sonradan baktılar ki röntgen ışınlarıyla güneş ışınlarıyla başka çevredeki kimyasallarla tahrip olunca mutasyona sebep oluyor, kanser oluyor. Benim doktora yaptığım hoca ilk defa DNA'yı onaran bir mekanizma olduğunu keşfetmişti. Ama bu enzimin nasıl çalıştığını bir türlü çözemedi. Çünkü çözmek için enzimi arıtmak lazım. Enzim çok az miktarda yapılıyordu. Ben enzimi çoğalttım ve arıttım ve nasıl onarılır onu çözdüm. Başka onarım mekanizmaları var onlarla devam ettim. Bilimde bir testin nereye götüreceğini bilemezsiniz. Ben bununla uğraşırken bir de baktım ki insanlarda DNA onarım enzimine benzeyen bir protein var ama DNA onarımı yapmıyor. 'Bu ne yapıyor' diye araştırırken bir baktım ki bu biyolojik saati kontrol ediyor. Bunun üzerine biyolojik saat üzerinde çalışmaya başladım ve ikisini birleştirdim. Şimdi biyolojik saat, DNA onarımını nasıl kontrol ediyor? Bunu kullanarak hem kanser önleminde hem de kanser tedavisinde nasıl kullanabiliriz şimdi o çalışmayı yapıyoruz."
'BİLİM YAPMAK KOLAY DEĞİL'
Prof. Dr. Aziz Sancar, "Emeklerinizin karşılığını aldınız mı amacınıza ulaştınız mı?" sorusu üzerine, 5 yıl gece gündüz çalıştıklarını söyledi. Sancar, "'İnsanda DNA nasıl onarılıyor' bunu bulmak istiyorduk. Eğer önemli bir konu üzerinde çalışıyorsanız biliniz ki o konu üzerinde çalışan 5 kişi daha vardır. Eğer Japonya'dan biri bunu bizden bir ay önce bulsaydı bizim 5 yılımız heba olurdu. Bilim yapmak kolay değil. Ben bunu merak için yapıyordum; insanlar nasıl onarılıyor? Çünkü bakterilerde ki proteinler insanlarda yok. Ama insanlarda da onarıldığını biliyordum ve bunu çözmek istedim. Sayısız uykusuz gecelerimiz oldu" dedi.
MOTİVASYON KAYNAĞI NE?
Sancar, "En iyi olmak, başarmak için ne gerekli" şeklindeki bir soru üzerine de "Bazen yenilir, bazen yeneriz. 'Her şeyi ben başaracağım' diye bir şey yok. Fatih’in meşhur bir sözü vardır; 'İstanbul, ya ben seni alacağım ya sen beni alacaksın.' İnatçı olacaksın ve istekli olacaksın ve bütün enerjini ona vereceksiniz. Bu fedakarlık ister, aile de zor durumlar yaratabilir. Siz gece yarılarına kadar çalışabilirsiniz, hanım evde bekliyor. Denge kurmak gerek. Eğer istekliyseniz 'ben yapacağım derseniz' yaparsınız. Büyük işler yapmış çok bilim adamı pek mutlu değiller aslında. İkide bir söylemek istemiyorum; ama ben çok milliyetçiyim. Bu benim için büyük bir motivasyondur. Ne kadar strese girsem onun tesellisi var" ifadesini kullandı.
'KARDEŞİM ÖLDÜ, BEN DE ZATÜRRE OLDUM'
Prof. Dr. Aziz Sancar, "Neden biyoloji?" sorusuna ise, şöyle yanıt verdi:
"Tıbbiyeye gittim doktor oldum. Orada öğrendim ki doktorlar teknisyen gibi çalışıyor. Mardin Savur’un Surgücü köyünde sağlık ocağında çalışıyordum orada çok tüberküloz vardı. Sağlık Bakanlığı kilolarca ilaç gönderiyordu. Merak ettim. Zatürre olunca penisilin veriliyor. Benim hayatım öyle kurtarıldı. Ben zatürre olmuştum kardeşimden kaptım. Kardeşim öldü. Ben de zatürre oldum, ben şanslı çıktım. Türkiye’ye penisilin yeni geliyordu. Penisilin iğnesi yaptılar ben iyileştim. Ama penisilin tüberkülozu tedavi etmiyor. Sordum soruşturdum, kitapları araştırdım cevabı yok. Ne mikrobiyologlar ne doktorlar biliyor. Sadece Türkiye’deki doktorlar değil dünya da bilinmiyordu. Doktorlar verilen şeyleri tatbik ediyor, bir araştırma yeni bir keşif yapmıyor. O bakımdan ben meraklı bir kişi olarak moloküler biyolojide doktora yapmaya karar verdim."
'ATATÜRK'ÜN SAYESİNDE'
"Nobel'i Anıtkabir'e hediye etmeye nasıl karar verdiniz?" sorusu üzerine, "Söyleyeceğim ama kimse alkışlamayacak oldu mu? İlginç bir şey Nobel'i ben aldım onun heyecanı, kargaşalığı vardı. Eşime söyledim, eşim Amerikalı; 'ben bunu Anıtkabir'e koyacağım.' 'Tabii başka ne yapacaksın?' dedi o Amerikalı kadın. Çünkü ona Atatürk'ü anlatmıştım. Atatürk'ü birçok Türk'ten daha çok takdir ediyordu. Ben de hayret ettim. 'Yok, biz saklayalım' demedi. Ben Atatürk'ün sayesinde oraya vardım. Çünkü Mardin'in Savur ilçesinde annesi babası okuma yazma bilmeyen bir çocuğun eğitim görüp Nobel alması Atatürk sayesinde oldu."
Soru cevap kısmının ardından Sancar'a teşekkür eden TÜBİTAK Başkanı Mandal, kendisine günün anısına 1875’te kabul edilen metrik sistemin iki simgesinden biri olan ve 2018 yılında yürürlükten kaldırılan kilogram prototipi hediye etti.
FACEBOOK YORUMLAR