Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

GTÜ'de Doğu Türkistan konuşuldu

Gebze Teknik Üniversitesi (GTÜ), Türk Tarih Topluluğu tarafından düzenlenen ‘Doğu Türkistan Kan Ağlıyor’ başlıklı konferansa konuşmacı olarak katılan İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi Türk Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ömer Kul, Doğu Türkistan’da yaşanan Çin zulmüne dikkat çekerek ikinci Endülüs vakasının tekrar yaşanmaması için uyarılarda bulundu.

GTÜ'de Doğu Türkistan konuşuldu
18 Aralık 2018 - 08:32
İşletme Fakültesi (Eski Bina) Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinliğe Topluluk Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Kurtuluş Demirkol akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı.
 
DOĞU TÜRKİSTAN’DA 
2. ENDÜLÜS VAKASI YAŞANMASIN
Doç Dr. Kul konuşmasında 30 milyonu aşkın Doğu Türkistanlı soydaş ve dindaşımızın 2. Endülüs’ü yaşadığına ve Çin’in önümüzdeki 30 yılda Doğu Türkistan diye bir problemle karşılaşmamak adına bir nevi soykırım uygulamakta olduğuna vurgu yaptı. Hitler, Stalin ve Mao’nun uygulamalarının bir benzeri 21. asırda yeniden ama bu sefer Çin devlet başkanı Si Jin Ping eliyle hayata geçtiğinin altını çizen Doç. Dr. Kul “2016 yılından bu yana Çin devleti önce “yeniden eğitim kampları” adını verdikleri Çin Nazi kamplarına yüzbinlerce insan topladığını inkâr etti, ardından bütün Türk ve İslam dünyasıyla alay edercesine “zararlı ve tedavi edilmesi gereken fikirleri ortadan kaldırmak için bu faaliyeti yaptıklarını açıkladı.
 
4 MİLYON KARDEŞİMİZ HAPİS
Bugün sayıları 4 milyonu aşkın Doğu Türkistanlı kardeşimiz ya hapislerde ya da toplama kamplarında 24 saat gözetim altında tutulmakta, Komünist parti rejimin gayri insanı uygulamalarına maruz bırakılmaktadır. Bununla da yetinmeyen despot Çin idaresi içeri attığı kişilerin ailelerine “kardeş aile projesi” adı altında ajanlarını sokmakta, genç kızlarımızın ve gelinlerimizin namusuna bu vasıtayla el uzatılmıştır.” dedi.
 
GENÇ KIZLAR ÇİNLİLERLE 
EVLENMEYE ZORLANIYOR
Doğu Türkistanlı genç kızların aile bireylerinin hapiste veya toplama kamplarında birazcık rahat edebilmesi ve güya iyi niyet göstergesi olarak Çinlilerle evlenmeye zorlandığını, kabul etmeyenlerin tehdit edildiğini ifade eden Doç. Dr. Kul konuşmasını şöyle sürdürdü: “İntihar eden veya intihardan başka çare düşünemeyen balalarımızın her gün gözlerinden yaş değil kanlar akmaktadır. Bütün bunlar yetmezmiş gibi aileleri hapse atılan veya toplama kamplarına tıkılan kardeşlerimizin çocukları toplama kreşlerine götürülmekte, burada Çin kültürü ile yetiştirilmek üzere her gün yoğun programlara tabi tutulmaktadır.
Sokakta yürüyen birçok Uygur balamız etekleri uzun diye uluorta elbiseleri kesilmekte, bırakın istememeyi gönülsüz olanlar dahi içeri tıkılmaktadır. Ramazan ayında içki içmenin, camiye gitmenin, namaz kılmanın veya evinde dini veya milli yazılı veya görsel materyal bulundurmanın en hafif cezası ise işkencelerle dolu ya hapis hayatı ya da binlerce hakaretin yapıldığı toplama kamplarıdır.
 
BM VE İİT HAREKETE GEÇMELİDİR
Çin için toplama kampları zararlı fikirlerle mücadele adını almıştır. Zararlı fikir ise insanımızın Türk ve Müslüman olduğunu bir nebze de olsa ifade etmesi veya yaşamasıdır. Bugün Doğu Türkistan’da yaşananlar bıçağın kemiğe dayandığı noktaya gelmiştir. Despot Çin idaresini ve onun uygulamalarını eleştiren devlet ve uluslararası kuruluşların çıkmaya başlaması ümit verici olmakla beraber, geç kalınmadan müdahale edilmesi gereken bir kültürel soykırıma mâni olabilmek adına gerekli adımlar ivedilikle atılmalıdır.
İnsanlık adına, Türklük ve Müslümanlık adına bir duruş sergilemek gerekir. 2. Endülüs’ün yaşanmaması, Nazi kamplarının tekrar hortlamaması, Sibirya göçlerinin tekrar vuku bulmaması ve zalim Çin devletinin durdurulması adına başta BM ve İslam İş Birliği Teşkilatı ivedilikle olaya müdahil olmalıdır. Yoksa yarın çok geç olacaktır ve o gün düşmanın zalimliğinden çok Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz soydaş ve dindaşlarının sessizliğini hatırlayacaktır. Belki de bu sessizliği hatırlayacak bir kardeşimiz de kalmayacaktır. Çin’in 2 milyarlık İslam alemiyle, 300 milyonluk Türk Dünyasıyla ve ben insanım diyen herkesle dalga geçmesine izin verilmemelidir.” Konuşmasının sonunda öğrencilerin sorularını yanıtlayan Doç. Dr. Kul, dinleyicilere teşekkür ederek mevcut durum ne olursa olsun ümitli olduğunu ve Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin sorunlarının çözüleceğine olan inancını ifade etti. Topluluk Başkanı Nihat Kara’nın Doç. Dr. Kul’a plaket takdim etmesi ve toplu fotoğraf çekimiyle etkinlik sona erdi.