Gebze'de yapılan üretimle "Kök hücre uygulamasıyla insülin ihtiyacı büyük oranda ortadan kalkıyor"
Gebze TÜBİTAK MARTEK’te bulunan StemBio Kordon Kanı, Hücre ve Doku Merkezi’nde kök hücre üretimi yaptıklarını ifade eden Klinik Danışmanı Prof. Dr. Alper Çelik, “Kök hücre uygulamasıyla insülin ihtiyacı büyük oranda ortadan kalkıyor. Kök hücre tedavisiyle birlikte artık vücudu yeterince insülin üretmeyen bu hastaların, vücutları tekrar insülin üretmeye başlıyor ve dışarıdan insülin kullanımına gerek kalmaksızın kendi ürettikleri insülinle hayatlarına devam etmeleri mümkün” dedi. StemBio Medikal Direktörü Doç. Dr. Durmuş Burğucu ise “Özellikle son 20 yılda kök hücre ve hücresel tedavilerde birçok hastalıkta ki bunlar yaşam süresiyle birlikte artan kronik hastalıklar olmak üzere hastalarımız bu alanda fayda görmekte” ifadelerini kullandı.
16 Aralık 2023 - 12:05
GebzeTürkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Marmara Teknokent’te (MARTEK) bulunan, 30’un üzerinde hücresel tedavi ürünü üreten ve hastaların hizmetine sunan Stembio Kordon Kanı, Hücre ve Doku Merkezi’nde, StemBio Medikal Direktörü Doç. Dr. Durmuş Burğucu ve Klinik Danışmanı Prof. Dr. Alper Çelik hem merkezi hem de kök hücre tedavisini anlattı.
“30’UN ÜZERİNDE HÜCRESEL TEDAVİ ÜRETEN BİR MERKEZ”
Vücudun 200 farklı tipte hücreden oluştuğunu belirten StemBio Medikal Direktörü Doç. Dr. Durmuş Burğucu “Kök hücreler vücudumuzu oluşturan birçok hücreye dönüşme potansiyelinde. Dolayısıyla vücudumuz, 200 farklı tipte hücreden oluşuyor. Bunların farklı yapı, fonksiyonları var ve farklı amaçlar için çalışıyorlar. Kök hücre ve hücresel tedavilerin üretilmesi ve bunların klinik tıpta kullanılması için de laboratuvarların belli altyapıya ihtiyacı var. Merkezimiz 800 metrekare GMP alanında, 30’un üzerinde hücresel tedavi ürünü üreten ve hastaların hizmetine sunan bir merkez. Dolayısıyla bu işlemlerin uluslararası regülasyon ve ulusal kanunlara uygun bir şekilde yapılması gerekiyor. Farklı hastalık gruplarında, onlarca hastalıkta klinik başvuru dosyası hazırlayarak Sağlık Bakanlığı’na sunuyoruz ve burada ilgili klinisyenlerimizin hücresel tedavi ürünlerinden fayda sağlamasını gösteriyoruz” dedi.
“HASTAMIZ DA HEKİMİMİZ DE GÜVENLİ ÜRÜNE ERİŞMİŞ OLUYOR”
İki temel nokta olduğunu belirten Doç. Dr. Burğucu, “Bunlardan bir tanesi hastanın korunması, bir diğeri de uygulayıcı hekimin güvenli ürüne erişmesi. Dolayısıyla tüm standartlara uygun olan hücresel tedavi ürünleri laboratuvardan serbest bırakıldığı zaman hastamız da hekimimiz de güvenli ürüne erişmiş oluyor ve tıbbi süreçlerde onlara destek sağlamış oluyoruz. Laboratuvarların altyapısı özellikle dışarıdan herhangi bir kontaminasyona yer vermeyecek şekilde uygun, steril edilmiş, iklimlendirilmiş hava şartları sağlayan ve özel kıyafetlerle çalışan, yetişmiş elemanların olduğu merkezler. Bunun dışında bakanlık tarafından onay almış olması ve rutin denetimlerde de bu standartları sürdürülebilir olduğunu göstermesi gerekiyor. Özellikle son 20 yılda kök hücre ve hücresel tedavilerde birçok hastalıkta ki bunlar yaşam süresiyle birlikte artan kronik hastalıklar olmak üzere hastalarımız bu alanda fayda görmekte” ifadelerini kullandı.
“DİKKAT ETMEMİZ GEREKEN DOĞRU HASTAYA DOĞRU KÖK HÜCRE UYGULANMASI”
Kök hücre tedavisiyle 100 binlerce hastanın fayda gördüğünü belirten Doç. Dr. Buğrucu, “Kök hücre ve hücresel tedavilerin klinik anlamda yoğun bir şekilde kullanıldığı tarih 2010 yılı ve sonrasında. Biz bunları veri tabanlarından takip ediyoruz. Son 10 yılda binlerce çalışma yayınlandığını ve buradan 100 binlerce hastanın fayda sağladığını görüyoruz. Fakat burada dikkat etmemiz gereken doğru hastaya, doğru kök hücre ya da hücresel tedavi ürününün uygulanması. Ülkemizde de bu konuda çok iyi durumdayız. Özellikle hematopoetik kök hücre naklinde 100’ün üzerinde uygulayıcı merkezimiz olduğu gibi, bizim gibi Sağlık Bakanlığı'ndan onaylı başka merkezlerde bulunmakta” dedi.
“VÜCUTLARI TEKRAR İNSÜLİN ÜRETMEYE BAŞLIYOR”
Kök hücre uygulamasıyla beraber insanların insülin ihtiyaçlarının büyük oranda ortadan kalktığını belirten Klinik Danışmanı Prof. Dr. Alper Çelik ise “Kök hücre tedavisi, diyabetli hastalarda artık yepyeni bir umut. Bu, vücudu yeterince insülin üretmeyen bireyler için, Tip 1 ya da ara form diyabetler için yeni bir tedavi modalitesi. Bu hastaların çoğu yoğun insülin tedavisi kullanmaktaydı ve büyük bir kısmı insülin tedavisine rağmen kan şekeri kontrolü sağlamakta sıkıntı çekmekteydi. Kök hücre tedavisiyle birlikte artık vücudu yeterince insülin üretmeyen bu hastaların, vücutları tekrar insülin üretmeye başlıyor ve dışarıdan insülin kullanımına gerek kalmaksızın kendi ürettikleri insülinle hayatlarına devam etmeleri mümkün. Bu gerçekten çığır açıcı bir tedavi. Yepyeni bir tedavi ve özellikle yurt dışı kaynaklı sonuçlar çok umut verici. Türkiye'de de artık bu konuda çok önemli büyük merkezler var ve şu an biz bu büyük merkezlerden bir tanesindeyiz. Dünya standartlarında kök hücre üretimi yapılabiliyor ve bu sayede bilhassa vücudu insülin üretmeyen ya da insülin üretimi çok azalmış bireylerde kök hücre uygulamasıyla beraber vücutları tekrar insülin üretmeye başlıyor ve bu insanların insülin ihtiyacı büyük oranda ortadan kalkıyor” diye konuştu.
“KÖK HÜCRE UYGULAMALARI YAYGINLAŞINCAYA KADAR İNSÜLİN İHTİYAÇLARI ORTADAN KALKMIYORDU”
Yapılan uygulamayla vücudun tekrar insülin ürettiğini belirten Prof. Dr. Çelik, “Şeker hastalarının çoğunda aslında vücut insülin üretiyor. Bu bireyler farklı tedavi ediliyorlar. Pankreasa kök hücre uygulaması, vücudu insülin üretmeyen çoğu genç erişkin ya da çocuk hastaları için geçerli olan bir tedavi. Bunlar Tip 1 ya da Tip 1.5 ara form diyabeti olarak adlandırılıyorlar ve bu insanlar ne kadar perhiz yapsalar ne kadar spor yapsalar bile insülin ihtiyaçları ortadan kalkmıyordu ta ki kök hücre uygulamaları yaygınlaşıncaya kadar. Kök hücre uygulamasıyla beraber artık vücutları tekrar insülin etmeye başlıyor ve bu sayede insülin ihtiyaçları ortadan kalkıyor” dedi.
“TEKRAR İNSÜLİN ÜRETMEYE BAŞLAMASIYLA KONTROL ALTINA ALINIYOR”
Uygulamalarla sürecin baştan sona değiştiğini söyleyen Prof. Dr. Çelik, “Tip 2 diyabette durum biraz farklı. Orada perhiz yapmak, ilaç kullanmak, spor yapmak ya da diyabetle alakalı ameliyat geçirmek, olayı büyük oranda çözebiliyor ama Tip 1 diyabette ya da ara form diyabette vücudunuz yeterince insülin üretmediği için şimdiye kadar hep insülin dışarıdan almak zorundaydınız ancak kök hücre uygulamaları bunu baştan sona değiştiriyor. Çünkü kök hücre tedavisi pankreasın yeterince insülin üretmeyen hücrelerinin yerini alıyor ve insülin üreten hücre sayısının artışını sağlıyor. Bu sayede hastalık, bedenin tekrar insülin üretmeye başlamasıyla beraber kontrol altına alınıyor” ifadelerini kullandı.
“30’UN ÜZERİNDE HÜCRESEL TEDAVİ ÜRETEN BİR MERKEZ”
Vücudun 200 farklı tipte hücreden oluştuğunu belirten StemBio Medikal Direktörü Doç. Dr. Durmuş Burğucu “Kök hücreler vücudumuzu oluşturan birçok hücreye dönüşme potansiyelinde. Dolayısıyla vücudumuz, 200 farklı tipte hücreden oluşuyor. Bunların farklı yapı, fonksiyonları var ve farklı amaçlar için çalışıyorlar. Kök hücre ve hücresel tedavilerin üretilmesi ve bunların klinik tıpta kullanılması için de laboratuvarların belli altyapıya ihtiyacı var. Merkezimiz 800 metrekare GMP alanında, 30’un üzerinde hücresel tedavi ürünü üreten ve hastaların hizmetine sunan bir merkez. Dolayısıyla bu işlemlerin uluslararası regülasyon ve ulusal kanunlara uygun bir şekilde yapılması gerekiyor. Farklı hastalık gruplarında, onlarca hastalıkta klinik başvuru dosyası hazırlayarak Sağlık Bakanlığı’na sunuyoruz ve burada ilgili klinisyenlerimizin hücresel tedavi ürünlerinden fayda sağlamasını gösteriyoruz” dedi.
“HASTAMIZ DA HEKİMİMİZ DE GÜVENLİ ÜRÜNE ERİŞMİŞ OLUYOR”
İki temel nokta olduğunu belirten Doç. Dr. Burğucu, “Bunlardan bir tanesi hastanın korunması, bir diğeri de uygulayıcı hekimin güvenli ürüne erişmesi. Dolayısıyla tüm standartlara uygun olan hücresel tedavi ürünleri laboratuvardan serbest bırakıldığı zaman hastamız da hekimimiz de güvenli ürüne erişmiş oluyor ve tıbbi süreçlerde onlara destek sağlamış oluyoruz. Laboratuvarların altyapısı özellikle dışarıdan herhangi bir kontaminasyona yer vermeyecek şekilde uygun, steril edilmiş, iklimlendirilmiş hava şartları sağlayan ve özel kıyafetlerle çalışan, yetişmiş elemanların olduğu merkezler. Bunun dışında bakanlık tarafından onay almış olması ve rutin denetimlerde de bu standartları sürdürülebilir olduğunu göstermesi gerekiyor. Özellikle son 20 yılda kök hücre ve hücresel tedavilerde birçok hastalıkta ki bunlar yaşam süresiyle birlikte artan kronik hastalıklar olmak üzere hastalarımız bu alanda fayda görmekte” ifadelerini kullandı.
“DİKKAT ETMEMİZ GEREKEN DOĞRU HASTAYA DOĞRU KÖK HÜCRE UYGULANMASI”
Kök hücre tedavisiyle 100 binlerce hastanın fayda gördüğünü belirten Doç. Dr. Buğrucu, “Kök hücre ve hücresel tedavilerin klinik anlamda yoğun bir şekilde kullanıldığı tarih 2010 yılı ve sonrasında. Biz bunları veri tabanlarından takip ediyoruz. Son 10 yılda binlerce çalışma yayınlandığını ve buradan 100 binlerce hastanın fayda sağladığını görüyoruz. Fakat burada dikkat etmemiz gereken doğru hastaya, doğru kök hücre ya da hücresel tedavi ürününün uygulanması. Ülkemizde de bu konuda çok iyi durumdayız. Özellikle hematopoetik kök hücre naklinde 100’ün üzerinde uygulayıcı merkezimiz olduğu gibi, bizim gibi Sağlık Bakanlığı'ndan onaylı başka merkezlerde bulunmakta” dedi.
“VÜCUTLARI TEKRAR İNSÜLİN ÜRETMEYE BAŞLIYOR”
Kök hücre uygulamasıyla beraber insanların insülin ihtiyaçlarının büyük oranda ortadan kalktığını belirten Klinik Danışmanı Prof. Dr. Alper Çelik ise “Kök hücre tedavisi, diyabetli hastalarda artık yepyeni bir umut. Bu, vücudu yeterince insülin üretmeyen bireyler için, Tip 1 ya da ara form diyabetler için yeni bir tedavi modalitesi. Bu hastaların çoğu yoğun insülin tedavisi kullanmaktaydı ve büyük bir kısmı insülin tedavisine rağmen kan şekeri kontrolü sağlamakta sıkıntı çekmekteydi. Kök hücre tedavisiyle birlikte artık vücudu yeterince insülin üretmeyen bu hastaların, vücutları tekrar insülin üretmeye başlıyor ve dışarıdan insülin kullanımına gerek kalmaksızın kendi ürettikleri insülinle hayatlarına devam etmeleri mümkün. Bu gerçekten çığır açıcı bir tedavi. Yepyeni bir tedavi ve özellikle yurt dışı kaynaklı sonuçlar çok umut verici. Türkiye'de de artık bu konuda çok önemli büyük merkezler var ve şu an biz bu büyük merkezlerden bir tanesindeyiz. Dünya standartlarında kök hücre üretimi yapılabiliyor ve bu sayede bilhassa vücudu insülin üretmeyen ya da insülin üretimi çok azalmış bireylerde kök hücre uygulamasıyla beraber vücutları tekrar insülin üretmeye başlıyor ve bu insanların insülin ihtiyacı büyük oranda ortadan kalkıyor” diye konuştu.
“KÖK HÜCRE UYGULAMALARI YAYGINLAŞINCAYA KADAR İNSÜLİN İHTİYAÇLARI ORTADAN KALKMIYORDU”
Yapılan uygulamayla vücudun tekrar insülin ürettiğini belirten Prof. Dr. Çelik, “Şeker hastalarının çoğunda aslında vücut insülin üretiyor. Bu bireyler farklı tedavi ediliyorlar. Pankreasa kök hücre uygulaması, vücudu insülin üretmeyen çoğu genç erişkin ya da çocuk hastaları için geçerli olan bir tedavi. Bunlar Tip 1 ya da Tip 1.5 ara form diyabeti olarak adlandırılıyorlar ve bu insanlar ne kadar perhiz yapsalar ne kadar spor yapsalar bile insülin ihtiyaçları ortadan kalkmıyordu ta ki kök hücre uygulamaları yaygınlaşıncaya kadar. Kök hücre uygulamasıyla beraber artık vücutları tekrar insülin etmeye başlıyor ve bu sayede insülin ihtiyaçları ortadan kalkıyor” dedi.
“TEKRAR İNSÜLİN ÜRETMEYE BAŞLAMASIYLA KONTROL ALTINA ALINIYOR”
Uygulamalarla sürecin baştan sona değiştiğini söyleyen Prof. Dr. Çelik, “Tip 2 diyabette durum biraz farklı. Orada perhiz yapmak, ilaç kullanmak, spor yapmak ya da diyabetle alakalı ameliyat geçirmek, olayı büyük oranda çözebiliyor ama Tip 1 diyabette ya da ara form diyabette vücudunuz yeterince insülin üretmediği için şimdiye kadar hep insülin dışarıdan almak zorundaydınız ancak kök hücre uygulamaları bunu baştan sona değiştiriyor. Çünkü kök hücre tedavisi pankreasın yeterince insülin üretmeyen hücrelerinin yerini alıyor ve insülin üreten hücre sayısının artışını sağlıyor. Bu sayede hastalık, bedenin tekrar insülin üretmeye başlamasıyla beraber kontrol altına alınıyor” ifadelerini kullandı.
FACEBOOK YORUMLAR