EMEP: Karar, kadınların haklarına ve yaşama iradesine meydan okuma!
Emek Partisi, İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin faşizmin inşasında atılan adımlardan biri olduğunu belirterek, "Bu topyekun saldırıya ancak topyekun bir mücadele ile karşılık verilebilir" dedi.
20 Mart 2021 - 14:46
Emek Partisi (EMEP) Kocaeli İl Yöneticisi Reyhan Başaran, İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı Kararı ile geri çekilmesine dair açıklama yayımladı. Sözleşmenin feshinin faşizmin inşasında atılan adımlardan biri olduğunu belirten Reyhan Başaran, "Bir gece yarısı alınan fesih kararı kadınların canının iktidarın bekası uğruna feda edilebileceğinin ilamıdır. Kadınların haklarıyla birlikte yaşama iradesine açıktan bir meydan okumadır. Bu fesih kararı sadece kadınların değil tüm emekçi halkımızın iradesine yapılmış bir saldırıdır. Bu topyekun saldırıya ancak topyekun bir mücadele ile karşılık verilebilir. Tüm emekçi halkımızı demokrasi için mücadeleye ve İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmaya çağırıyoruz!" dedi.
"DEVLET KADINA YÖNELİK ŞİDDETİ ÖNLEMEK İÇİN HİÇBİR ADIM ATMAYACAK"
İstanbul Sözleşmesi'nin, kadına yönelik şiddeti cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olarak değerlendiren, devletleri ulusal düzeyde yasa ve uygulamalarla eşitsizliği ve ayrımcılığı ortadan kaldırmakla yükümlü kılan ve kadınların uzun mücadeleleri sonucu yürürlüğe girmiş en önemli uluslararası sözleşmelerden biri olduğu vurgulayan Reyhan Başaran, "Sözleşmeyi fesheden Tek Adam Tek Parti yönetimi, kadın cinayetleri ve şiddetin ifrada vardığı böylesi bir dönemde kadınların karşısında bir taraf olduğunu da ilan etmiştir. Özellikle pandemi döneminde yoksulluk ve şiddet cenderesine hapsedilmiş milyonlarca kadına 'Sizi şiddetten koruyucu hiçbir tedbir alınmayacak, devlet kadına yönelik şiddeti önlemek için hiçbir adım atmayacak' denmektedir" dedi.
"SÖZLEŞMENİN FESHİ FAŞİZMİN İNŞASINDA ATILAN ADIMLARDAN BİRİDİR"
2011 yılında mecliste milyonlarca kadının seçtiği milletvekillerinin oybirliğiyle kabul edilen İstanbul Sözleşmesinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kararıyla fesih edilmiş olmasının meclisin iradesinin yok sayılması anlamına geldiğini belirten Başaran, şöyle devam etti:
"Fesih kararı, seçilmiş belediyelere atanan kayyumlarla ilerletilen ve İnsan Hakları Eylem Planı ile hızlandırılan faşizmin inşası hamlelerinden bağımsız değildir. Sadece son birkaç gün içinde yaşananlar bile bunun kanıtıdır. Mecliste kadına yönelik şiddetin önlenmesini de içeren bir dizi önerge ve kanun teklifi sunan HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliği düşürülmüştür. Hemen ardından en az 6 milyon insanın siyasi iradesini temsil eden HDP’ye kapatma davası açılmıştır. Aralarında parti üyelerimizin de bulunduğu yüzlerce insanın siyaset yapma hakkı engellenmeye çalışılmıştır. Gezi Parkı’nın mülkiyetinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden alınıp Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredilmesi de siyaseten sembolik bir manevradır. İktidar, antidemokratik yönetimine karşı asgari taleplerde birleşecek bir halk muhalefetinden korkmakta, bu birliği simgeleyen her şeye saldırmaktadır.
Tüm bunlar göstermektedir ki Tek Adam yönetimi kendisi dışında herkesi yetkisizleştirmeye çalışmaktadır. Zira pandemi öncesi baş gösteren ve pandemiyle birlikte derinleşen ekonomik krizi baskıcı, otoriter uygulamalarla yönetmeyi hedeflemektedir. Merkez Bankası başkanının İstanbul Sözleşmesi’nin feshiyle aynı anda görevden alınması tesadüf değildir. İktidar, pandemi döneminde peşkeş çektiği teşviklerle, sildiği vergi borçlarıyla, emekçileri açlığa terk eden kısmi çalışma ödeneği, ücretsiz izin, Kod-29 gibi uygulamalarla hizmet ettiği tekelci sermaye kliklerinin çıkarlarını koruyabilmek için daha otoriter bir rejimin adımlarını hızlandırmaktadır."
"KADINLARIN İRADESİNE MEYDAN OKUMADIR!"
İktidarın krizi sermaye lehine çözmek için milyonlarca emekçi ailenin geçim ve bakım yükünü kadınların sırtına yıktığını da vurgulayan Başaran açıklamayı şu ifadelerle sonlandırdı:
"Pandemi döneminde artan kadın cinayetlerine ve ev içi şiddete rağmen koruyucu ve önleyici tedbirler rafa kaldırılmış, kadınlar şiddet döngüsüne terk edilmiştir. Buna karşılık, iktidarın paydaşları ve destekçileri şiddetin önlenmesinde en önemli uluslararası belgelerden biri olan İstanbul Sözleşmesi’ne saldırmaya devam etmiştir. Sözleşmenin feshi daha önce de birçok kez gündeme getirilmiş, kadınların meydanlara taşan iradesiyle geri adım atılmıştır. Bir gece yarısı alınan fesih kararı kadınların canının iktidarın bekası uğruna feda edilebileceğinin ilamıdır. Kadınların haklarıyla birlikte yaşama iradesine açıktan bir meydan okumadır.
"İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NE SAHİP ÇIKMAYA ÇAĞIRIYORUZ"
Hiç şüphe yok ki kadınlar bu meydan okumayı karşılıksız bırakmayacaktır. Fesih kararından dakikalar sonra ortak kadın platformundan yapılan sokak çağrıları bunun açık bir göstergesidir. Bu fesih kararı sadece kadınların değil tüm emekçi halkımızın iradesine yapılmış bir saldırıdır. Bu topyekun saldırıya ancak topyekun bir mücadele ile karşılık verilebilir. Tüm emekçi halkımızı demokrasi için mücadeleye ve İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmaya çağırıyoruz! İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz!"
"DEVLET KADINA YÖNELİK ŞİDDETİ ÖNLEMEK İÇİN HİÇBİR ADIM ATMAYACAK"
İstanbul Sözleşmesi'nin, kadına yönelik şiddeti cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olarak değerlendiren, devletleri ulusal düzeyde yasa ve uygulamalarla eşitsizliği ve ayrımcılığı ortadan kaldırmakla yükümlü kılan ve kadınların uzun mücadeleleri sonucu yürürlüğe girmiş en önemli uluslararası sözleşmelerden biri olduğu vurgulayan Reyhan Başaran, "Sözleşmeyi fesheden Tek Adam Tek Parti yönetimi, kadın cinayetleri ve şiddetin ifrada vardığı böylesi bir dönemde kadınların karşısında bir taraf olduğunu da ilan etmiştir. Özellikle pandemi döneminde yoksulluk ve şiddet cenderesine hapsedilmiş milyonlarca kadına 'Sizi şiddetten koruyucu hiçbir tedbir alınmayacak, devlet kadına yönelik şiddeti önlemek için hiçbir adım atmayacak' denmektedir" dedi.
"SÖZLEŞMENİN FESHİ FAŞİZMİN İNŞASINDA ATILAN ADIMLARDAN BİRİDİR"
2011 yılında mecliste milyonlarca kadının seçtiği milletvekillerinin oybirliğiyle kabul edilen İstanbul Sözleşmesinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kararıyla fesih edilmiş olmasının meclisin iradesinin yok sayılması anlamına geldiğini belirten Başaran, şöyle devam etti:
"Fesih kararı, seçilmiş belediyelere atanan kayyumlarla ilerletilen ve İnsan Hakları Eylem Planı ile hızlandırılan faşizmin inşası hamlelerinden bağımsız değildir. Sadece son birkaç gün içinde yaşananlar bile bunun kanıtıdır. Mecliste kadına yönelik şiddetin önlenmesini de içeren bir dizi önerge ve kanun teklifi sunan HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliği düşürülmüştür. Hemen ardından en az 6 milyon insanın siyasi iradesini temsil eden HDP’ye kapatma davası açılmıştır. Aralarında parti üyelerimizin de bulunduğu yüzlerce insanın siyaset yapma hakkı engellenmeye çalışılmıştır. Gezi Parkı’nın mülkiyetinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden alınıp Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredilmesi de siyaseten sembolik bir manevradır. İktidar, antidemokratik yönetimine karşı asgari taleplerde birleşecek bir halk muhalefetinden korkmakta, bu birliği simgeleyen her şeye saldırmaktadır.
Tüm bunlar göstermektedir ki Tek Adam yönetimi kendisi dışında herkesi yetkisizleştirmeye çalışmaktadır. Zira pandemi öncesi baş gösteren ve pandemiyle birlikte derinleşen ekonomik krizi baskıcı, otoriter uygulamalarla yönetmeyi hedeflemektedir. Merkez Bankası başkanının İstanbul Sözleşmesi’nin feshiyle aynı anda görevden alınması tesadüf değildir. İktidar, pandemi döneminde peşkeş çektiği teşviklerle, sildiği vergi borçlarıyla, emekçileri açlığa terk eden kısmi çalışma ödeneği, ücretsiz izin, Kod-29 gibi uygulamalarla hizmet ettiği tekelci sermaye kliklerinin çıkarlarını koruyabilmek için daha otoriter bir rejimin adımlarını hızlandırmaktadır."
"KADINLARIN İRADESİNE MEYDAN OKUMADIR!"
İktidarın krizi sermaye lehine çözmek için milyonlarca emekçi ailenin geçim ve bakım yükünü kadınların sırtına yıktığını da vurgulayan Başaran açıklamayı şu ifadelerle sonlandırdı:
"Pandemi döneminde artan kadın cinayetlerine ve ev içi şiddete rağmen koruyucu ve önleyici tedbirler rafa kaldırılmış, kadınlar şiddet döngüsüne terk edilmiştir. Buna karşılık, iktidarın paydaşları ve destekçileri şiddetin önlenmesinde en önemli uluslararası belgelerden biri olan İstanbul Sözleşmesi’ne saldırmaya devam etmiştir. Sözleşmenin feshi daha önce de birçok kez gündeme getirilmiş, kadınların meydanlara taşan iradesiyle geri adım atılmıştır. Bir gece yarısı alınan fesih kararı kadınların canının iktidarın bekası uğruna feda edilebileceğinin ilamıdır. Kadınların haklarıyla birlikte yaşama iradesine açıktan bir meydan okumadır.
"İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NE SAHİP ÇIKMAYA ÇAĞIRIYORUZ"
Hiç şüphe yok ki kadınlar bu meydan okumayı karşılıksız bırakmayacaktır. Fesih kararından dakikalar sonra ortak kadın platformundan yapılan sokak çağrıları bunun açık bir göstergesidir. Bu fesih kararı sadece kadınların değil tüm emekçi halkımızın iradesine yapılmış bir saldırıdır. Bu topyekun saldırıya ancak topyekun bir mücadele ile karşılık verilebilir. Tüm emekçi halkımızı demokrasi için mücadeleye ve İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmaya çağırıyoruz! İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz!"
FACEBOOK YORUMLAR