Emek Partisi Gebze, Darıca ve İzmit İlçe kongrelerini gerçekleştirdi
"Barbarlık yenilecek, işçi sınıfı kazanacak, halklar kazanacak" sloganıyla 10. Kongre sürecinde olan Emek Partisi; Gebze, Darıca ve İzmit İlçe kongrelerini gerçekleştirdi.
23 Ekim 2023 - 13:20
Emek Partisi (EMEP) Gebze İlçe Kongresi Gebze Kültür Merkezi Kardelen Düğün Salonu'nda gerçekleştirildi. Kongrede konuşan EMEP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, "Kendimize ve partimize güvenelim. İşçi sınıfı ve emekçiler olarak Türkiye'nin gidişatına, geleceğine müdahale edelim. Artık bu sömürü ve savaş düzenine dur diyelim" dedi. Kongreye; Gebze Sendikalar Birliği Dönem Sözcüsü ve Petrol-İş Gebze Şube Başkanı Eyüp Akdemir, Birleşik Metal-İş Gebze 2 No'lu Şube Başkanı Necmettin Aydın ve Şube Sekreteri Engin Kulu, Birleşik Metal-İş Gebze 1 No'lu Şube Mali Sekreteri Faruk Kaya, 101 gündür grevlerini sürdüren Lastik-İş üyesi Corning işçileri, 281 gün grevde mücadelelerini sürdüren Baldur işçileri, Petrol-İş ve Birleşik Metal-İş üyesi işçi ve temsilciler, EYT Gebze ve Emekliler Platformu, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP), Sol Parti, Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Eğitim Sen, Ardahan Çamlıçatak Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ve Gebze Kent Politikaları Derneği üye ve yöneticileri de katıldı.
"GEBZE UMUDUN VE EMEĞİN BAŞKENTİ"
"İş ekmek özgürlük", "Barbarlık yenilecek Filistin halkı kazanacak" ve "İşçi sınıfı partisiyle güçlüdür" sloganlarının atıldığı kongrede açılış konuşmasını EMEP İlçe Başkanı Yusuf Akar yaptı. Filistin halkının yanında olduklarını belirterek konuşmasına başlayan Akar, "Denizler gençlik çağında nasıl Filistin halkıyla dayanışma içerisinde oldularsa, omuz omuza mücadele ettilerse biz de bugün emperyalist barbarlığa karşı Fİlistin halkının yanında olacağız" dedi. Gebze'nin umudun ve emeğin başkenti olduğunu ifade eden Akar, "Vahşi bir kapitalizmle karşı karşıyayız ama bir bütün olarak Gebze dediğimizde karşımıza başka bir şey çıkıyor. Gebze bir umudun ve emeğin başkenti olarak karşımızda. 1989 yılından bu yana mücadele veren Gebze Sendikalar Birliği'nin varlığı çok kıymetli. Büyük bir umut yayıyorlar, örnek oluyorlar. Türkiye'de işçi sınıfını ve sendikaları birleştirecek bir mücadeleyi örgütlüyorlar. Sadece onlar da değil, Gebze Emek ve Demokrasi Güçleri de önemli bir yere sahip kentimizde. Faşizme ve barbarlığa karşı bu mücadeleyi sürdüren herkesi selamlıyorum" diye konuştu.
Akar'ın açılış konuşmasının ardından divan seçimine geçildi. EMEP Körfez İlçe Başkanı Adem Korkmaz, Damla Uludağ ve İnan Özdemir'den oluşan divan kongreyi yürütmek üzere seçildi.
"KAZANILMIŞ HAKLARIN GASBI SÖZ KONUSU"
Divan seçiminin ardından söz alan EMEP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, Türkiye'de son dönemde kendini daha ağır hissettiren üç büyük belanın olduğunu söyledi. Bu belaları sıralayan Bayhan, "Bunun birincisi, Türkiye'de özellikle son birkaç yıldır daha da yoğunlaşan ucuz emek gücü sömürüsüdür. Türkiye'yi yöneten tek adam iktidarının son yıllarda en çok ağırlık verdiği uygulamalardan biri bu. Kâr ve rant sahipleri bu sömürü üzerinden ihya edilmeye çalışılıyor. İkinci büyük bela, bu coğrafyada süren yeniden paylaşım mücadelesidir. Irak, Suriye ve Filistin'den Güney Asya'ya uzanan ve artık Türkiye'yi çevreleyen bütün komşu ülkelerde neredeyse birer ateş topu gibi yanan nüfus mücadelesi, yeniden paylaşım mücadelesi bu coğrafyanın yer altı ve yer üstü kaynaklarının yeniden paylaşılması kavgasıdır. Üçüncü büyük bela ise bugüne kadar uzun ve zorlu mücadelelerle kazanılmış ve artık kırıntıları kalmış haklar ve özgürlüklere ilişkin sendikalaşma, siyasi faaliyet yürütme ve örgütlenme özgürlüğüne dair hak kırıntıları başta olmak üzere, kadın erkek eşitliğinden, laikliğe, anadilde eğitime kadar uzanan demokratik kazanımların olabildiğince yok edilmesi ve ortadan kaldırılmasıdır. Bu üç belanın başımızda olması amaçsız, hedefsiz şeyler değildir. Önümüzdeki 5 yıl için hazırlandığı iddia edilen kalkınma planı esas olarak bu üç büyük belayı daha da işçi emekçiler açısından katlanamaz hale getirecek. Türkiye'nin ve bu coğrafyanın ezilen ve sömürülen halkları açısından daha da katlanılmaz hale getirecek. Kazanılmış hakların gasbı ve sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin daha da büyüyeceği bir dönem söz konusu" dedi.
"SAHTE GÖZYAŞI DÖKÜYORLAR"
Türkiye'nin dış politikasına değinen Bayhan, "Üç büyük belayı başımızdan eksik etmeyen yönetim anlayışı, dış politikada da aynı şeyi gösteriyor. Filistin'de yaşanan son İsrail katliamı karşısında hiç bir şey yapmadılar. Bu coğrafyanın insanı yeterince gözyaşı döküyor, yeterince vicdanı kanıyor ve yeterince isyan ediyorlar. Eğer bir ülkeyi yönetenler bir zulme karşı bir tutum alacaklarsa o zulmü yapana zarar verecek işler yaparlar. Büyük büyük laflar edip, sahte gözyaşları dökmezler. Kesersiniz ilişkilerinizi, biz sizin yanınızda değiliz dersiniz. O kadar utanmazlar ki, İsrail çekti kendi elçilerini, bunlar bir şey diyemedi. Netanyahu istenmeyen adam bile ilan edemediler. Sadece büyük bir zulüm var deyip duruyorlar. 20 yıldır bu coğrafyada yürüttükleri siyaset tamamen kasalarını doldurmak, Türkiye'deki kapitalistleri, tekelleri ihya etmek üzerine" diye konuştu .
"22 YILDIR BU MEMLEKETİ SANKİ BİZ YÖNETİYORUZ"
Anayasa tartışmalarına da değinen Bayhan, "Bunlar 'Demokratik, özgürlükçü, sivil bir anayasa yapmak hedefimiz' diyorlar. Yalan söylüyorlar. Bu cunta anayasası dedikleri anayasanın dörtte üçünü kendileri yaptı. Evet bu cunta anayasası, kırk yıl önce cunta yaptı bunu. 180 maddelik anayasanın 160'ını yeniden yazdılar. Kendinden önceki burjuva hükümetler de yazdı, kendileri da daha 2011'de referandumda 40 tanesini yeniden yazdılar. İki tane isteği var Erdoğan'ın. Birincisi yüzde 50 barajını yüzde 40'a düşürmek, diğeri de Cumhurbaşkanı adaylığı koşulunu kaldırmak ya da en azından 3'e çıkarmak. Sivil ve demokratik anayasa adı altında attıkları nutukların iki hedefi budur. Bu memlekette hakkını isteyen, sendikalaşan işçiler emekçiler ya kapıya konuyor, ya mahkeme kapılarında sürünüyor, ya da işsizlikle terbiye edilmeye çalışıyor. Sendikasız, sigortasız çalışma bu memlekette çalışma düzeninin ana karakterinden biri haline gelmiş durumda. Bu mücadeleyi verenlere, hakkına, toprağına, doğasına sahip çıkanlara saldırıyorlar. İşçi önderlerini tehdit ediyor, tutukluyorlar. Bu memlekette eşit haklar için mücadele veren kadınları tehdit ediyor, tutukluyorlar. Halkın iradesiyle seçilmiş belediyelere kayyım atıyor, belediye başkanlarını tutukluyorlar ama demokratik ve özgürlükçü anayasa istiyorlar. 22 yıldır bu memleketi sanki biz yönetiyor, o muhalefette" dedi.
"ZOR NEFES ALIYORUZ"
"İşçi sınıfı ve emekçilere gerçekleri göstermek zorundayız" diyen Bayhan, "Bu gerçeklerin görülmesini sağlamalıyız. Bu politikaların, bu siyasetin Türkiye'yi güçlendirecek politika ve siyaset olmadığını göstermeliyiz. Hayır demeliyiz, itiraz etmeliyiz. Yoksa bu coğrafyada ne sömürü, ne de savaş tamtamları durmaz. Çalmak, çalmak, daha güçlü çalmak için hep beslenirler. Çünkü sömürü savaşı besler, savaş politikaları sömürüyü besler. Bunu sadece ve sadece bu coğrafyanın sömürülen ve ezilen halkları durdurabilir. Bize yakın tarihimiz bunu öğretti. Yüz yıl önce bu dünyanın işçi ve emekçileri dediler ki, 'Savaşsız ve sömürüsüz bir dünya için yapacak tek şey var, o da bütün dünyanın işçileri ve ezilen halklarının birleşmesi.' Bunu yaptığında işçi sınıfı ve emekçiler biraz huzur bulabildi. Bunda zayıf kaldığımız için zor nefes alıyoruz. Türkiye'de Türk, Kürt, Arap işçi ve emekçilerinin işçilerinin nefessiz kalması, bu coğrafyadaki Filistin'in, Suriye'nin, Irak'ın ezilen haklarını nefessiz bırakıyor. O nefes ancak bu coğrafyanın işçileri, emekçileri ve ezilen halkları birleştikçe açılır, başka çözümü yok" dedi.
"SÖMÜRÜ VE SAVAŞ DÜZENİNE DUR DİYELİM"
Gebze işçi sınıfının çok ciddi bir önemi ve görevi olduğunu belirten Bayhan, "Gebze mücadele birikimi olan bir yer. Türkiye'nin bu üç büyük belayla hesaplaşmakta en güçlü, en önemli halkalarından birisi olması gereken bir sanayi kenti. Tekeller büyümüş, kapitalist işletmeler büyümüş, karları artmış ama Gebze işçi sınıfı neredeyse yüzde yüz, yüzde iki yüz yoksullaşmış. Şimdi bu zincirin halkasını buradan kırmak üzere yapılacak her şey bizi, Türkiye'nin geleceğini, yarınlarını bu üç büyük beladan kurtarmak üzere çok büyük bir rol oynayacak. Bir ülkede eğer emek gücü o kadar ucuzsa, değersizse o ülkede her şey ucuz ve değersizdir. İnsan hayatı ucuz ve değersizdir, kadınların yaşamı ucuz ve değersizdir, doğa ve çevre ucuz ve değersizdir, gençlerin geleceği ucuz ve değersizdir. Ancak bunu tersine çevirirsek bir şeyleri düzeltmeye başlarız. O zaman Gebze işçi sınıfı da bu gerçeğe sarılarak, bu gerçeğin bilinciyle birliğini ilerletir, aydınlanır, sınıf bilinci edinir, yan yana gelirse yarınlarımız o kadar aydınlık olur. Sadece Gebze'nin değil, sadece Türkiye'nin değil, sadece Orta Doğu'nun değil tüm dünyanın geleceği aydınlanır. Sorumluluğumuz büyük, yapmamız gerekenler zor değil, yaşadıklarımızdan, katlandıklarımızdan daha zor değil. Kendimize güvenelim, partimize güvenelim. İşçi sınıfı emekçiler olarak Türkiye'nin gidişatına, geleceğine müdahale edelim ve artık bu sömürü ve savaş düzenine dur diyelim" diye konuştu.
"ÇOCUKLARIN ÖLMESİNE GÖZ YUMULDU"
Bayhan'ın ardından konuk konuşmalarına geçildi. İlk olarak konuşan Gebze Sendikalar Birliği Dönem Sözcüsü ve Petrol-İş Gebze Şube Başkanı Eyüp Akdemir, emperyalist ülkelerin Ortadoğu'daki paylaşım savaşını kınayarak sözlerine başladı. Pandemi sürecinden bu yana olan bitenden söz eden Akdemir, "Pandemi sürecinde emperyalist devletler yeraltı ve yerüstü kaynaklarını kendi çıkarları doğrultusunda kullandılar ve sistemi tıkanır bir duruma getirdiler. Bu süreçte dünya otomotiv sektöründe 18 milyon işçi işsiz kaldı. Bu süreçten sonra dünya ekonomisi kendine bir sinerji oluşturdu. Rusya-Ukrayna savaşı, Ortadoğu'nun sürekli ateş altında olması ve Balkanlardaki kıpırdanmalar sebebiyle 3. Dünya savaşını konuşur olduk. Emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda gelinen bu noktada çocukların ölmesine göz yumuldu" dedi. İşçi sınıfının sorunlarına da değinen Akdemir, "Hükümetin Orta Vadeli Planı açıklamasından sonra Gebze Sendikalar Birliği olarak hak kayıpları, başta kıdem tazminatı için eylem gerçekleştirdik. Bugün bir konfor var bu konfora aldanıp rehavete kapılmamalıyız. Taşeron çalışma alabildiğine arttı, kıdem tazminatı gasbı gibi büyük hak kayıpları gündemde. Tamamlayıcı sağlık sigortasının önü açılması gibi sıkıntılı bir süreç içerisindeyiz" diye konuştu.
"OMUZ OMUZA MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ"
Birleşik Metal-İş Gebze 2 No'lu Şube Başkanı Necmettin Aydın sözlerine "Yusuf Akar'ı 1990'lı yıllardan bu yana tanır, o dönemden beri de beraber mücadele ederiz. Gebze'de sol sosyalist partilerin sürekli yanımızda olması önemli, önemsiyoruz" diyerek başladı. Savaş gündemine dair konuşan Aydın, "Sendikacılar savaştan yana olmaz, barıştan yanadırlar. Bu savaşta İsrail'i boykot etmek bizim görevimizdir" dedi. Sendikalarının bu son 3 yılda 13 fabrikada örgütlediğini ama bunların bazılarında toplu sözleşme yapılamadığını vurgulayan Aydın, "Malesef ki sarı sendikalar daha çok tercih ediliyor. En son Farplas'taki sendikalaşma sürecinde yapılanları hepiniz biliyorsunuz. Kadınlara saldırdılar, içeri girdik silahlarla yüzleştik. Sendikalaşmanın önündeki engeller bir değil, çok büyük sorunlarla karşılaşıyoruz ama mücadelemiz sürüyor. MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi sürecinde işçilerle birlikte karar almak için çaba gösterdik. Her Cuma fabrikalarda eylemlere devam ediyoruz. Omuz omuza mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi.
"CEBİMİZİ SÖMÜRÜYORLAR"
EYT Gebze ve Emekliler Platformu Şube Başkanı Nuh Erdoğan, "Emeklilerin durumu işçilerin durumundan daha da vahim. 2002 yılında en düşük emekli maaşı asgari ücretin yüzde kırk fazlasıydı. Şimdi en düşük emekli maaşı 7.500 lira. Yıllardır cebimizi sömürdüler, emeklerimizi çaldılar" dedi. Ekim ayında meclisin açılmasıyla Ankara'ya gittiklerini ve orada topladıkları imzaları yetkililere ulaştırdıklarını aktaran Erdoğan, "Ankara'da Milletvekilimiz İskender Bayhan da bizim sıkıntılarımızı dinledi, bunu mecliste gündeme getirdi. Ayrıca teşekkürlerimizi sunuyoruz" dedi.
Corning Kablo baş temsilcisi Mürsel Aydemir grev süreçlerinden bahsetti. Grevlerinde yüz günü devirdiklerini aktaran Aydemir, "Aldığımız ücret asgari ücretin altına düştü, bize grev yolu gözüktü. 101 gündür mücadelemizi sürdürüyoruz" dedi. Grev boyunca EMEP'in her zaman yanlarında olduğunu ifade eden Aydemir, "Milletvekilimize ve bütün teşkilatlarına ayrı ayrı teşekkür ediyoruz" diye konuştu.
6 Şubat depremini Hatay'da yaşayan gazeteci ve yazar Erhan Palabıyık ise, "Depremin ardından buraya geldik. Mülteci gibi görüyoruz kendimizi, depremzede demiyorum. Deprem bölgesindeki insanlar hala çok derin sıkıntılar, sorunlarla iç içe. Başta sağlık ve barınma gibi sorunlarla karşılaşıyoruz. Bu sorunların giderilmesi için adımlar atılmalı. Ben buraya yerleştikten sonra Emek Partisi'nin bütün eylemlerine katıldım. Emek Partisinin bu mücadelesini büyütmek, daha geniş, ülke genelinde mücadele etmek lazım dedi.
DARICA'DA YENİDEN ORHAN KAYA
EMEP Darıca İlçe Örgütü ise 6. Olağan Kongresini Darıca İlçe Binasında gerçekleştirdi. Burada konuşan EMEP Darıca İlçe Başkanı Orhan Kaya, "İktidarın saldırıları artarak devam ediyor. İşçiler ve emekçiler gün geçtikçe daha zor koşullar altında eziliyor. Bu koşulları kabul etmediğimizi her alanda söyleyeceğiz, mücadelemizi daha da büyüteceğiz" dedi. Kongrede yapılan seçimlerde ise Orhan Kaya başkanlığındaki yeni yönetim seçildi.
İZMİT'TE YENİDEN DURSUN DENİZ
EMEP İzmit İlçe Örgütü de 10. Olağan Kongresini gerçekleştirdi. Açılış konuşmasını yapan İzmit İlçe Başkanı Dursun Deniz, "Türkiye'nin yeni bir dönemin eşiğinde. Bu nedenle de işçi sınıfı ve emekçiler açısından mevcut iktidarın her alandaki saldırılarına karşı mücadelenin kaçınılmaz olduğunu görüyoruz. Mücadelemizi büyüteceğiz" dedi. Kongrede gündemlerin işletilmesinin ardından gerçekleştirilen seçimlerde Dursun Deniz başkanlığındaki yeni yönetim belirlenmiş oldu.
"GEBZE UMUDUN VE EMEĞİN BAŞKENTİ"
"İş ekmek özgürlük", "Barbarlık yenilecek Filistin halkı kazanacak" ve "İşçi sınıfı partisiyle güçlüdür" sloganlarının atıldığı kongrede açılış konuşmasını EMEP İlçe Başkanı Yusuf Akar yaptı. Filistin halkının yanında olduklarını belirterek konuşmasına başlayan Akar, "Denizler gençlik çağında nasıl Filistin halkıyla dayanışma içerisinde oldularsa, omuz omuza mücadele ettilerse biz de bugün emperyalist barbarlığa karşı Fİlistin halkının yanında olacağız" dedi. Gebze'nin umudun ve emeğin başkenti olduğunu ifade eden Akar, "Vahşi bir kapitalizmle karşı karşıyayız ama bir bütün olarak Gebze dediğimizde karşımıza başka bir şey çıkıyor. Gebze bir umudun ve emeğin başkenti olarak karşımızda. 1989 yılından bu yana mücadele veren Gebze Sendikalar Birliği'nin varlığı çok kıymetli. Büyük bir umut yayıyorlar, örnek oluyorlar. Türkiye'de işçi sınıfını ve sendikaları birleştirecek bir mücadeleyi örgütlüyorlar. Sadece onlar da değil, Gebze Emek ve Demokrasi Güçleri de önemli bir yere sahip kentimizde. Faşizme ve barbarlığa karşı bu mücadeleyi sürdüren herkesi selamlıyorum" diye konuştu.
Akar'ın açılış konuşmasının ardından divan seçimine geçildi. EMEP Körfez İlçe Başkanı Adem Korkmaz, Damla Uludağ ve İnan Özdemir'den oluşan divan kongreyi yürütmek üzere seçildi.
"KAZANILMIŞ HAKLARIN GASBI SÖZ KONUSU"
Divan seçiminin ardından söz alan EMEP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, Türkiye'de son dönemde kendini daha ağır hissettiren üç büyük belanın olduğunu söyledi. Bu belaları sıralayan Bayhan, "Bunun birincisi, Türkiye'de özellikle son birkaç yıldır daha da yoğunlaşan ucuz emek gücü sömürüsüdür. Türkiye'yi yöneten tek adam iktidarının son yıllarda en çok ağırlık verdiği uygulamalardan biri bu. Kâr ve rant sahipleri bu sömürü üzerinden ihya edilmeye çalışılıyor. İkinci büyük bela, bu coğrafyada süren yeniden paylaşım mücadelesidir. Irak, Suriye ve Filistin'den Güney Asya'ya uzanan ve artık Türkiye'yi çevreleyen bütün komşu ülkelerde neredeyse birer ateş topu gibi yanan nüfus mücadelesi, yeniden paylaşım mücadelesi bu coğrafyanın yer altı ve yer üstü kaynaklarının yeniden paylaşılması kavgasıdır. Üçüncü büyük bela ise bugüne kadar uzun ve zorlu mücadelelerle kazanılmış ve artık kırıntıları kalmış haklar ve özgürlüklere ilişkin sendikalaşma, siyasi faaliyet yürütme ve örgütlenme özgürlüğüne dair hak kırıntıları başta olmak üzere, kadın erkek eşitliğinden, laikliğe, anadilde eğitime kadar uzanan demokratik kazanımların olabildiğince yok edilmesi ve ortadan kaldırılmasıdır. Bu üç belanın başımızda olması amaçsız, hedefsiz şeyler değildir. Önümüzdeki 5 yıl için hazırlandığı iddia edilen kalkınma planı esas olarak bu üç büyük belayı daha da işçi emekçiler açısından katlanamaz hale getirecek. Türkiye'nin ve bu coğrafyanın ezilen ve sömürülen halkları açısından daha da katlanılmaz hale getirecek. Kazanılmış hakların gasbı ve sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin daha da büyüyeceği bir dönem söz konusu" dedi.
"SAHTE GÖZYAŞI DÖKÜYORLAR"
Türkiye'nin dış politikasına değinen Bayhan, "Üç büyük belayı başımızdan eksik etmeyen yönetim anlayışı, dış politikada da aynı şeyi gösteriyor. Filistin'de yaşanan son İsrail katliamı karşısında hiç bir şey yapmadılar. Bu coğrafyanın insanı yeterince gözyaşı döküyor, yeterince vicdanı kanıyor ve yeterince isyan ediyorlar. Eğer bir ülkeyi yönetenler bir zulme karşı bir tutum alacaklarsa o zulmü yapana zarar verecek işler yaparlar. Büyük büyük laflar edip, sahte gözyaşları dökmezler. Kesersiniz ilişkilerinizi, biz sizin yanınızda değiliz dersiniz. O kadar utanmazlar ki, İsrail çekti kendi elçilerini, bunlar bir şey diyemedi. Netanyahu istenmeyen adam bile ilan edemediler. Sadece büyük bir zulüm var deyip duruyorlar. 20 yıldır bu coğrafyada yürüttükleri siyaset tamamen kasalarını doldurmak, Türkiye'deki kapitalistleri, tekelleri ihya etmek üzerine" diye konuştu .
"22 YILDIR BU MEMLEKETİ SANKİ BİZ YÖNETİYORUZ"
Anayasa tartışmalarına da değinen Bayhan, "Bunlar 'Demokratik, özgürlükçü, sivil bir anayasa yapmak hedefimiz' diyorlar. Yalan söylüyorlar. Bu cunta anayasası dedikleri anayasanın dörtte üçünü kendileri yaptı. Evet bu cunta anayasası, kırk yıl önce cunta yaptı bunu. 180 maddelik anayasanın 160'ını yeniden yazdılar. Kendinden önceki burjuva hükümetler de yazdı, kendileri da daha 2011'de referandumda 40 tanesini yeniden yazdılar. İki tane isteği var Erdoğan'ın. Birincisi yüzde 50 barajını yüzde 40'a düşürmek, diğeri de Cumhurbaşkanı adaylığı koşulunu kaldırmak ya da en azından 3'e çıkarmak. Sivil ve demokratik anayasa adı altında attıkları nutukların iki hedefi budur. Bu memlekette hakkını isteyen, sendikalaşan işçiler emekçiler ya kapıya konuyor, ya mahkeme kapılarında sürünüyor, ya da işsizlikle terbiye edilmeye çalışıyor. Sendikasız, sigortasız çalışma bu memlekette çalışma düzeninin ana karakterinden biri haline gelmiş durumda. Bu mücadeleyi verenlere, hakkına, toprağına, doğasına sahip çıkanlara saldırıyorlar. İşçi önderlerini tehdit ediyor, tutukluyorlar. Bu memlekette eşit haklar için mücadele veren kadınları tehdit ediyor, tutukluyorlar. Halkın iradesiyle seçilmiş belediyelere kayyım atıyor, belediye başkanlarını tutukluyorlar ama demokratik ve özgürlükçü anayasa istiyorlar. 22 yıldır bu memleketi sanki biz yönetiyor, o muhalefette" dedi.
"ZOR NEFES ALIYORUZ"
"İşçi sınıfı ve emekçilere gerçekleri göstermek zorundayız" diyen Bayhan, "Bu gerçeklerin görülmesini sağlamalıyız. Bu politikaların, bu siyasetin Türkiye'yi güçlendirecek politika ve siyaset olmadığını göstermeliyiz. Hayır demeliyiz, itiraz etmeliyiz. Yoksa bu coğrafyada ne sömürü, ne de savaş tamtamları durmaz. Çalmak, çalmak, daha güçlü çalmak için hep beslenirler. Çünkü sömürü savaşı besler, savaş politikaları sömürüyü besler. Bunu sadece ve sadece bu coğrafyanın sömürülen ve ezilen halkları durdurabilir. Bize yakın tarihimiz bunu öğretti. Yüz yıl önce bu dünyanın işçi ve emekçileri dediler ki, 'Savaşsız ve sömürüsüz bir dünya için yapacak tek şey var, o da bütün dünyanın işçileri ve ezilen halklarının birleşmesi.' Bunu yaptığında işçi sınıfı ve emekçiler biraz huzur bulabildi. Bunda zayıf kaldığımız için zor nefes alıyoruz. Türkiye'de Türk, Kürt, Arap işçi ve emekçilerinin işçilerinin nefessiz kalması, bu coğrafyadaki Filistin'in, Suriye'nin, Irak'ın ezilen haklarını nefessiz bırakıyor. O nefes ancak bu coğrafyanın işçileri, emekçileri ve ezilen halkları birleştikçe açılır, başka çözümü yok" dedi.
"SÖMÜRÜ VE SAVAŞ DÜZENİNE DUR DİYELİM"
Gebze işçi sınıfının çok ciddi bir önemi ve görevi olduğunu belirten Bayhan, "Gebze mücadele birikimi olan bir yer. Türkiye'nin bu üç büyük belayla hesaplaşmakta en güçlü, en önemli halkalarından birisi olması gereken bir sanayi kenti. Tekeller büyümüş, kapitalist işletmeler büyümüş, karları artmış ama Gebze işçi sınıfı neredeyse yüzde yüz, yüzde iki yüz yoksullaşmış. Şimdi bu zincirin halkasını buradan kırmak üzere yapılacak her şey bizi, Türkiye'nin geleceğini, yarınlarını bu üç büyük beladan kurtarmak üzere çok büyük bir rol oynayacak. Bir ülkede eğer emek gücü o kadar ucuzsa, değersizse o ülkede her şey ucuz ve değersizdir. İnsan hayatı ucuz ve değersizdir, kadınların yaşamı ucuz ve değersizdir, doğa ve çevre ucuz ve değersizdir, gençlerin geleceği ucuz ve değersizdir. Ancak bunu tersine çevirirsek bir şeyleri düzeltmeye başlarız. O zaman Gebze işçi sınıfı da bu gerçeğe sarılarak, bu gerçeğin bilinciyle birliğini ilerletir, aydınlanır, sınıf bilinci edinir, yan yana gelirse yarınlarımız o kadar aydınlık olur. Sadece Gebze'nin değil, sadece Türkiye'nin değil, sadece Orta Doğu'nun değil tüm dünyanın geleceği aydınlanır. Sorumluluğumuz büyük, yapmamız gerekenler zor değil, yaşadıklarımızdan, katlandıklarımızdan daha zor değil. Kendimize güvenelim, partimize güvenelim. İşçi sınıfı emekçiler olarak Türkiye'nin gidişatına, geleceğine müdahale edelim ve artık bu sömürü ve savaş düzenine dur diyelim" diye konuştu.
"ÇOCUKLARIN ÖLMESİNE GÖZ YUMULDU"
Bayhan'ın ardından konuk konuşmalarına geçildi. İlk olarak konuşan Gebze Sendikalar Birliği Dönem Sözcüsü ve Petrol-İş Gebze Şube Başkanı Eyüp Akdemir, emperyalist ülkelerin Ortadoğu'daki paylaşım savaşını kınayarak sözlerine başladı. Pandemi sürecinden bu yana olan bitenden söz eden Akdemir, "Pandemi sürecinde emperyalist devletler yeraltı ve yerüstü kaynaklarını kendi çıkarları doğrultusunda kullandılar ve sistemi tıkanır bir duruma getirdiler. Bu süreçte dünya otomotiv sektöründe 18 milyon işçi işsiz kaldı. Bu süreçten sonra dünya ekonomisi kendine bir sinerji oluşturdu. Rusya-Ukrayna savaşı, Ortadoğu'nun sürekli ateş altında olması ve Balkanlardaki kıpırdanmalar sebebiyle 3. Dünya savaşını konuşur olduk. Emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda gelinen bu noktada çocukların ölmesine göz yumuldu" dedi. İşçi sınıfının sorunlarına da değinen Akdemir, "Hükümetin Orta Vadeli Planı açıklamasından sonra Gebze Sendikalar Birliği olarak hak kayıpları, başta kıdem tazminatı için eylem gerçekleştirdik. Bugün bir konfor var bu konfora aldanıp rehavete kapılmamalıyız. Taşeron çalışma alabildiğine arttı, kıdem tazminatı gasbı gibi büyük hak kayıpları gündemde. Tamamlayıcı sağlık sigortasının önü açılması gibi sıkıntılı bir süreç içerisindeyiz" diye konuştu.
"OMUZ OMUZA MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ"
Birleşik Metal-İş Gebze 2 No'lu Şube Başkanı Necmettin Aydın sözlerine "Yusuf Akar'ı 1990'lı yıllardan bu yana tanır, o dönemden beri de beraber mücadele ederiz. Gebze'de sol sosyalist partilerin sürekli yanımızda olması önemli, önemsiyoruz" diyerek başladı. Savaş gündemine dair konuşan Aydın, "Sendikacılar savaştan yana olmaz, barıştan yanadırlar. Bu savaşta İsrail'i boykot etmek bizim görevimizdir" dedi. Sendikalarının bu son 3 yılda 13 fabrikada örgütlediğini ama bunların bazılarında toplu sözleşme yapılamadığını vurgulayan Aydın, "Malesef ki sarı sendikalar daha çok tercih ediliyor. En son Farplas'taki sendikalaşma sürecinde yapılanları hepiniz biliyorsunuz. Kadınlara saldırdılar, içeri girdik silahlarla yüzleştik. Sendikalaşmanın önündeki engeller bir değil, çok büyük sorunlarla karşılaşıyoruz ama mücadelemiz sürüyor. MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi sürecinde işçilerle birlikte karar almak için çaba gösterdik. Her Cuma fabrikalarda eylemlere devam ediyoruz. Omuz omuza mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi.
"CEBİMİZİ SÖMÜRÜYORLAR"
EYT Gebze ve Emekliler Platformu Şube Başkanı Nuh Erdoğan, "Emeklilerin durumu işçilerin durumundan daha da vahim. 2002 yılında en düşük emekli maaşı asgari ücretin yüzde kırk fazlasıydı. Şimdi en düşük emekli maaşı 7.500 lira. Yıllardır cebimizi sömürdüler, emeklerimizi çaldılar" dedi. Ekim ayında meclisin açılmasıyla Ankara'ya gittiklerini ve orada topladıkları imzaları yetkililere ulaştırdıklarını aktaran Erdoğan, "Ankara'da Milletvekilimiz İskender Bayhan da bizim sıkıntılarımızı dinledi, bunu mecliste gündeme getirdi. Ayrıca teşekkürlerimizi sunuyoruz" dedi.
Corning Kablo baş temsilcisi Mürsel Aydemir grev süreçlerinden bahsetti. Grevlerinde yüz günü devirdiklerini aktaran Aydemir, "Aldığımız ücret asgari ücretin altına düştü, bize grev yolu gözüktü. 101 gündür mücadelemizi sürdürüyoruz" dedi. Grev boyunca EMEP'in her zaman yanlarında olduğunu ifade eden Aydemir, "Milletvekilimize ve bütün teşkilatlarına ayrı ayrı teşekkür ediyoruz" diye konuştu.
6 Şubat depremini Hatay'da yaşayan gazeteci ve yazar Erhan Palabıyık ise, "Depremin ardından buraya geldik. Mülteci gibi görüyoruz kendimizi, depremzede demiyorum. Deprem bölgesindeki insanlar hala çok derin sıkıntılar, sorunlarla iç içe. Başta sağlık ve barınma gibi sorunlarla karşılaşıyoruz. Bu sorunların giderilmesi için adımlar atılmalı. Ben buraya yerleştikten sonra Emek Partisi'nin bütün eylemlerine katıldım. Emek Partisinin bu mücadelesini büyütmek, daha geniş, ülke genelinde mücadele etmek lazım dedi.
DARICA'DA YENİDEN ORHAN KAYA
EMEP Darıca İlçe Örgütü ise 6. Olağan Kongresini Darıca İlçe Binasında gerçekleştirdi. Burada konuşan EMEP Darıca İlçe Başkanı Orhan Kaya, "İktidarın saldırıları artarak devam ediyor. İşçiler ve emekçiler gün geçtikçe daha zor koşullar altında eziliyor. Bu koşulları kabul etmediğimizi her alanda söyleyeceğiz, mücadelemizi daha da büyüteceğiz" dedi. Kongrede yapılan seçimlerde ise Orhan Kaya başkanlığındaki yeni yönetim seçildi.
İZMİT'TE YENİDEN DURSUN DENİZ
EMEP İzmit İlçe Örgütü de 10. Olağan Kongresini gerçekleştirdi. Açılış konuşmasını yapan İzmit İlçe Başkanı Dursun Deniz, "Türkiye'nin yeni bir dönemin eşiğinde. Bu nedenle de işçi sınıfı ve emekçiler açısından mevcut iktidarın her alandaki saldırılarına karşı mücadelenin kaçınılmaz olduğunu görüyoruz. Mücadelemizi büyüteceğiz" dedi. Kongrede gündemlerin işletilmesinin ardından gerçekleştirilen seçimlerde Dursun Deniz başkanlığındaki yeni yönetim belirlenmiş oldu.
FACEBOOK YORUMLAR