Darıca Karakolu !..
Vatan edebiyatı yapanlara tavsiyemdir. İyi okuyun !..
Soğuk bir şubat gecesi…
Canhıraş bağırtısı koşar adım geçtiği dar sokaklardaki sağlı sollu evlerin duvarlarına çarpıyor ve yankılanarak geri geliyordu…
Ayaklarına dolanmasın diye her iki tarafından da tuttuğu entarisi, ve onun üzerinde elbisesinin bir parçası gibi duran önlüğüyle nefese nefese kalan kadın, az sonra Darıca Karakolu’nun kapısındaydı…
Bir eliyle dayandığı kapının kirişi onun az da olsa soluklanmasına yardımcı olmuştu…
Sık sık alıp verdiği nefesini toparlayarak, ıslak gözleriyle süzdüğü koridora doğru sadece ‘’İmdat !’’ diye seslenebildi !..
Eleni …
Kumral, orta boylu ve kahverengi gözlü 40’lı yaşlardaki kadının sesine koşan Karakol Çavuşu Davut, az sonra anlatılanları dikkatlice dinlemiş ve durumun vahametini kavramıştı.
4 Şubat 1919, gece yarısına yakın bir saatte, İstanbullu Rum Kabadayısı bir grup serseri, Eleni’nin ağabeyi Hiristo ile birlikte Darıca’da işlettiği meyhanede taşkınlık yapıp cam ve çerçeveleri kırmışlardı…
Davut Çavuş, olayın bastırılması için askerlerinden Jandarma eri Rıza’yı Eleni’nin yanına verdi. 13 kişilik Rum grubundaki Niko isimli ayyaş, çok geçmeden olay yerine gelen Jandarma eri Rıza’yı gafil avlayarak sol bacağından bıçaklamıştı…
Kısa sürede çığırından çıkan olayları bastırmak için Davut Çavuş beraberinde korucubaşı Ethem, korucu Ahmed ve Rum Mahallesi Muhtarı Yorgi ile ayağı yaralı olduğu haldeki Rıza’yla birlikte meyhaneye geldi. Çıkan kargaşada er Rıza’nın belindeki silahı almaya çalışan Rum kabadayısı Niko’yu fark eden Korucubaşı Ethem, silahını 2 kez ateşledi. Göğsünden vurularak yere düşen ve olayların baş sorumlusu olan Niko oracıkta can vermişti…
Kısa sürede tüm Darıca’da duyulan olayın, Jandarma tarafından son bulduğu sanılırken, Niko’nun Osmanlı Jandarması tarafından öldürüldüğünü duyan Rumlar akın ettikleri Darıca Hükümet Konağı’nın önünde Niko’nun cesediyle karşılaştılar…
Darıcalı Rumlar, Niko’yu öldüren Korucubaşı Ethem’in kendilerine teslim edilmesini istiyor ve intikam naraları atıyorlardı…
Olay yerine gelen Nahiye Müdürü Haydar Efendi’den akıl almaz taleplerde bulunan Darıcalı Rumlar, Karakol komutanı ve diğer personelin ellerinin kelepçelenmesini ve kendilerine teslim edilmesini istiyorlardı…Nahiye Müdürü ise kendisinden beklenmeyen bir alçaklıkla Darıcalı Rumların bu talebini Davut Çavuş’a ileterek tüm jandarma ve korucuların silahlarını toplatmıştı.
Gözü dönmüş Rumlar, kalabalık bir grupla karakoldan içeriye girdiler.
Davut Çavuş’un arkasından gelen bir Rum, elindeki bıçağını Çavuş’un sol küreğine ve boyun bölgesine saplayarak oracıkta şehit etmişti. Ali Çavuş ve Jandarma eri Hüseyin’de Darıcalı Rumlar tarafından kurşun yağmuruna tutularak şehit edilmişlerdi !..
Bugün hiç birimizin hatırlayamadığı ve bilmediği Davut Çavuş, Ali Çavuş, Jandarma eri Hüseyin, nerede şehit edilmişlerdi biliyor musunuz ?
Her gün, yüzlerce insanın çay ve kahvelerini yudumlayarak keyif çattığı ve ‘’Denize sevgi parkı’’ adının verildiği yerde…
Rumlar tarafından şehit edilenlerin anısına bir anıt dikmek yerine, koftiden bir iki çipa, ve bir kaç demir parçası konulan yerde şehit düşmüştü Davut Çavuş, Ali Çavuş, Jandarma eri Hüseyin !..
Bu günün ve gelecek nesillerin öğrenmesi açısından orada yaşananları anlatan bir iki satır yazıyı çok görenler, aynı yere kartal heykelini dikmeyi çok daha uygun gördüler !..
Davut Çavuş, Ali Çavuş ve Er Hüseyin’in kanlarının döküldüğü toprağın üzerinde çay, kahve içip mehtabın batışını izleyenler konudan bi haber olabilirler, ancak 10 yıllardır bu kenti yönetenler, ısmarlama tarihçiler yerine Darıca’nın tarihini yazanları dinleyip, dinlettirselerdi belki de bu yazının buraya konulmasına gerek dahi kalınmayacaktı …
Osmanlı tarihini anlatmak için Darıca’ya gelerek dinleyenleri uyutan ve bunlara çuvalla para ödeyenlere ithamımdır ;
Ben, Darıcalı tarihçi Mutlu Kolcuoğlu’nun birikimlerinden faydalanarak dilim döndüğünce yazmaya çalıştım, bundan sonraki sorumluluk, ‘’Vatan edebiyatı’’nı dillerine pelesenk edenlere aittir…