Darıca'da yüzlerce kişi 3 Mayıs'ı andı
Hürriyet ve İstikbal Derneği tarafından Darıca’da gerçekleştirilen etkinlikte, yaklaşık bin 500 kişi 3 Mayıs Türkçüler Günü’nü andı.
07 Mayıs 2024 - 11:31
3 Mayıs Türkçüler Günü çerçevesinde Darıca’da gerçekleştirilen programa, Hürriyet ve İstikbal Derneği Genel Başkanı Alaattin Kürşat Derebaş, dernek üyeleri, İlteriş Vakfı Genel Başkanı Kaptan Mustafa Can, Milliyetçi Kadın Hareketi Yönetim Üyesi Hilal Sönmez, siyasi partilerin temsilcileri, sivil toplum kuruluşları, 10’dan fazla ilden yaklaşık bin 500 kişi katıldı. Etkinlik için bir araya gelen dernek üyeleri, Gebze Alaettin Kurt Stadyumu önünden kalabalık ve çok sayıda araçla yaptıkları konvoy ile Darıca Millet Bahçesi’ne görkemli bir giriş yaptı. Ardından, protokol, dernek üyeleri ve diğer katılımcılar, ellerinde Türk devletlerinin bayraklarıyla sloganlar atarak etkinlik alanı olan Darıca Sahil Amfi ve Gösteri Merkezi’ne yürüyüş gerçekleştirdi. Program, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Sunuculuğunu Hürriyet ve İstikbal Derneği Genel Başkan Danışmanı Alperen Kuzubaş’ın gerçekleştirdiği program, açılış konuşmalarının ardından, Kafkas ekibinin muhteşem dans gösterisiyle devam etti. Ardından düzenlenen konserde sevilen sanatçılar Ozan Ünsal ve Ozan Erhan Çerkezoğlu, en güzel şarkılarını seslendirdi. Şarkılara tüm katılımcıların hep bir ağızdan eşlik etmesiyle de etkinlikte coşku dolu anlar yaşandı.
“Daha çok çalışacağız, Türk gibi çalışacağız”
Programın açılışında konuşan İlteriş Vakfı Genel Başkanı Kaptan Mustafa Can, “Tarihinden ders almayan onu bir kere daha yaşamaya mecbur kalır. Bu sefer dersimizi aldık ve bir daha yaşamayacağız. Türk gibi duvar olacağız, yıkılmayacağız. İllerimiz, törelerimiz bozulmuş olabilir. İyi dediğimiz kötü, kötü dediğimiz iyi olabilir. Kafalarımız karışmış, çıkış yolu arıyor olabiliriz. Başbuğ Atatürk’ün işareti nettir; “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” Türk gibi kazanacağız. ABD Trakya’ya dayanmışken, Yunan tekrar Ege’yi isterken, Suriye ve Irak’ta terör örgütleri elleri silahlarında beklerken boşa geçen her saniye Türk’e saplanan bir bıçaktır. Kandaşımızın bir sözüne iki katarak, bir yaptığına iki ekleyerek, bizden yeteneklileri bularak, bölünerek değil çoğalarak çalışacağız. Daha çok çalışacağız, Türk gibi çalışacağız” dedi.
“Türk yurdunun bir faciayı daha kaldıracak zamanı yoktur”
Kavgaların kendilerini özden uzaklaştırmasına, kibre boğmasına izin vermeyeceklerini vurgulayan Can, “Kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak tek başımıza kalmış gibi çalışıp hep beraber kazanacağız. ‘Hadi’ dendiği anda bugünkü dağınık görüntümüz yerine bozkurt sürüsü gibi duracak, art niyetli mankurtlara izin vermeyeceğiz. Türk yurdunun bir faciayı daha kaldıracak zamanı yoktur. Türk yurdu bizimdir, kazanacağız. Türklüğünü arayan milyonlarca kardeşimize ulaşıp yalnız olmadıklarını göstereceğiz. Gaza gelen değil, basınç altında sakin düşünebilen, bulanık suda balık avlayan değil, suyu kendisi bulandıran zeki Türkler olacağız. Türk gibi düşüneceğiz, Türk gibi kazanacağız. İlteriş gibi olacağız. Derleyip, toparlayıp, bir araya getireceğiz. Bir başlayıp bin, on bin, yüz bin olacağız. Türk olacağız, Türk kalacağız. Atsız Ata’nın dediği gibi;
‘Çekildi mi kılıçlar,
Türk’ün gönlü hoşlanır.
Kağanlığı kurmaya,
Yeni baştan başlanır.
Gözler ayda, güneşte,
İlteriş Kağan başta.
Yazlar geçer savaşta,
Ötüken’de kışlanır…’
Kazanacağız… Kazanacağız… Kazanacağız… İlteriş gibi kazanacağız, Türk gibi kazanacağız. Tanrı Türkü korusun ve yüceltsin” diye konuştu.
“Elbet sefil olursa kadın alçalır beşer”
Milliyetçi Kadın Hareketi Yönetim Üyesi Hilal Sönmez ise “Halaskargazi Mustafa Kemal Atatürk'e Türk kadını nasıl olmalıdır diye sorulduğunda, ‘Türk kadını her halde çok yüksek olmalıdır’ der ve Tevfik Fikret'in bir şiirini ekler; ‘Elbet değil nasibi mezellet kadınlığın. Elbet değil melekliğin ümidi zulmü şer. Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer! Lakin bugün hep onlara ait yığın yığın. Endişeler, kederler, eziyetler, iğneler!’ Atasının izini bir adım şaşmadan takip eden biz Türk milliyetçisi kadınlar da -elbet sefil olursa kadın alçalır beşer- anlayışını düstur edindik ve şimdi Milliyetçi Kadın Hareketi adımızla sizlerin huzurundayız. İstanbul halkını işgale karşı teşkilatlandıran Halide Onbaşı'nın hemşehrileri, Ankara'da ‘Mustafa Kemal Samsun'a çıkmadan önce biz yaşamıyorduk’ diyen Muhtar Satı Çırpan'ın hemşehrileri, vasiyeti hastane yaptırılsın, kimseden para alınmasın diye bilinen Kayserili Gevher Nesibe'nin hemşehrileri, Atatürk'ün Tarsus'ta bize seslendiği gibi, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layık şerefli Türk kadınları, her birinizi minnetle selamlıyor ve sesleniyorum” şeklinde konuştu.
“Teşkilatçılık, Türk milliyetçiliğinin tek kurtuluşudur”
Sözlerine Türk kadınlarına seslenerek devam eden Sönmez, “Ey Türk kadınları! Kürşatlar, Yavuzlar, Timurlar sizlerin kucağında yetişti. Yolbaşçımız Hüseyin Nihal Atsız'ın deyimiyle siz her çağda Türkçülük davasına kucak açıp süt verdiniz. Kurtuluş Savaşı yıllarında İnebolu'dan Ankara'ya uzanan İstiklal yolunu sizin adımlarınız arşınladı. Kuvayı Milliye vaktidir dediler, yamalı battaniyelerinizi evladınızın üstünden alıp nem kapmasından korktuğunuz cephanenin üzerine örttünüz. Tarih bize gösterir ki teşkilatçılık, Türk milliyetçiliğinin atardamarı ve tek kurtuluşudur. Bin 500 yıl önce Türk topraklarında hüküm süren Tomris Hatun'un liderlik ruhu, o gün Kurtuluş Savaşı'nı kazanmamız için öne atılan teşkilatçı annelerimizin ruhu hala içimizdedir. Bugünün kurtuluş güneşi de senin kucağından, bizim kucağımızdan doğacaktır.Terör örgütü mensuplarının kirli adlarını dillerinden düşürmeyen topluluklar, kız kardeşlerimiz Behiye'nin, Ada'nın, Ayşegül'ün temiz isimlerini varsın ağızlarına almasın. Varsın çocuk yaşta evlendirilen, okutulmayan kızlarımız hiçbir zaman gündemlerinde olmasın. Bizler Türk töresini, Türk aile yapısını ve kadının mukaddes yerini iyi biliriz. Hedefimiz, Türk kadınının tarihteki yerinin yeniden farkına varmasıdır” ifadelerini kullandı.
“Mücadelemiz Türk kadınları hürriyete kavuşana dek sürecektir”
Sönmez, “Bizler de Şehit Şenay Aybüke Yalçın gibi öğretmen olacak, bizden sonra gelecek nesle Başöğretmenimiz Atatürk'ün inkılaplarını anlatacağız. Bizler de Şehit Yarbay Songül Yakut olacak, Başkomutanımız Atatürk'ün hala hayatta olan ordusunun birer neferi olacağız. Bize yakışan odur ki Türk gibi yaşayacak, Türklüğü yaşatacak ve Türklük için can verenlerden olacağız. Mücadelemiz, dünyanın her yerinde Türkler ve bilhassa Türk kadınları hürriyete kavuşana dek sürecektir. Uygur Türklerinin Çin yönetimine karşı gösterdiği millî direnişin ve hürriyet mücadelesinin sembol ismi de yine bir kadın, Nazuğum'dur. Halkının ve kendi namusunu korumak için kendisine yaklaşan Çin askerini boğazından hançerlemiştir. Bugün Doğu Türkistan ve Uygur Türk'ü kadınlar bizim namusumuz ise, gök bayrak görünce gözlerimiz doluyor ise üzerimize düşen vazife açıktır. Türkçüler teşkilatlanacak ve emrolunduğu gibi namusuna göz dikeni Türk gücüyle ezecektir” ifadelerine yer verdi.
“Bu baskı ve saldırıyı engelleyecekler koşulsuz şartsız Türkçülerdir”
Programın ev sahibi Hürriyet ve İstikbal Derneği Genel Başkanı Alaattin Kürşat Derebaş ise, “3 Mayıs, Türkçülüğün fikri hareketlerini milli vicdan refleksiyle sivil bir aksiyona kavuşturan elim bir olaydır. En başta yolbaşcımız Hüseyin Nihal Atsız ve Nejdet Sançar olmak üzere Reha Oğuz Türkkan, Peyami Safa, Alpaslan Türkeş gibi isimler Türklüğün büyük prangası tabutlukların o pis ve rutubet kokusunu ciğerlerine dolduranların nefesleri ve neferleri karşımda duruyor! Sancılı açlıklar içinde bile şeker kutularının kapaklarına ruhlarını saklamışlardır. Evet tanıyoruz. Biz bu ruhu apoletlerini sökerek Samsun’a çıkanlardan tanıyoruz. Evet tanıyoruz. Çin Sarayı’nda ki 40 yiğitten, Allahüekber Dağı’nın örtüsünden, Tehcirin altına kalıbını basanlardan, Karadeniz ve Akdeniz’in cilvesinden ve şeref dolu tarihimizin destanlarından tanıyoruz. Bir 3 Mayıs’ı daha geride bırakırken Cumhuriyetimizin 100.yılını hızla bitirmekteyiz. 3 Mayıs’ta rağmen diyenlerin torunları bugün rağmenlere rağmen mücadelesini sırtına yüklemiştir. Sorun ve düşmanlar bir ahtapot misali milli benliğimizi sarmaya çalışırken bu baskı ve saldırıyı engelleyecekler koşulsuz şartsız Türkçülerdir” dedi.
“Teşkilatlı mücadele bize atalarımızdan miras kalmıştır”
Derebaş, konuşmasının devamında ise şu sözlere yer verdi; “İki ana şiarımız olmalıdır; İlkin ‘En iyi Türkçü nefsini terbiye edebilendir’ sözünden yola çıkıp itikatı, sabrı ve erdemliliği bir tespih gibi ruhumuza dizmemiz gerekir. Bu tespihin bir taşı kaybolduğunda görüyoruz ki dünyevi zevklere sarılan, egosunu ehlilleştiremeyen, yolu karanlıklara mahkum bir fert kati suretle iyi niyete yaklaşan bir garabet bulutu olacaktır. İkincisiyse ‘teşkilatlı azınlıklar, teşkilatsız çoğunluklardan üstündür.’ sözünü belli zaman ayraçlarına sıkıştırarak değil, daimi olarak ilke edinmeliyiz. Teşkilatlı mücadele bize atalarımızdan miras kalmıştır. Kürşat Çin Sarayı’nın önünde dikildiğinde yanında 40 kişi vardı. Başbuğ Atatürk Samsun’a çıktığında yanında 18 kişi vardı. İttihat ve Terakki’nin zor zamanlarında Talat Paşa teşkilatı bir tavan arasında muhafaza ederken, 3 Mayıs 1944’de 30 yağız delikanlı bir ruhun dirilişine sebebiyet vermişti. Her ne kadar içimizde bir sistemleşme arzusu olsa da meyveleri bugün süratle yetişmektedir. Gel gelelim, durumlar bu haldeyken ahtapotun bazı kolları kötü emellerle sokaklarda boy gösteriyor. Apo’ya sayın diyerek ‘tecriti kıracağız’ diyenlerin unuttukları bir şey var: milliyetçi irade engereği boğazından tutup bir kartal gibi yere vuracaktır.”
“Kahrolsun al bayrağımızı kirletmeye çalışanlar”
Sokaklarımızda serserilik yapan, bebek katilinin mağrur yoldaşları bölücülüğün ve ihanetin tarih yapraklarındaki en büyük örneği olacaktır. İstiklal Marşını oylamayla seçenlere, Türk Bayrağını görünce nefret kusanlara İstiklal Mahkemeleri’nin hakikatini hatırlatmakta fayda vardır. Terörizm sokak vakalarıyla devam ederken, sığınmacı sorunu kadınlarımızı sokakta tedirgin ediyor, daha hayallerine adım atamamış çocuklarımızın canına mâl oluyor. Bir teğmeni için menemeni yakan devrandan, bir çocuğumuzun katiline sustuğumuz devran kahrolsun. Kahrolsun çocuk katilleri, kahrolsun deri koltuk sevdalıları, kahrolsun milletimizin izzet-i nefsine leke getirenler. Kahrolsun kızıl ve yeşil emelleriyle al bayrağımızı kirletmeye çalışanlar. Yaşasın Türklük ve vatan, Yaşasın teşkilatlı mücadelemiz. Yaşasın İttihat ve Terakki ruhu. 3 Mayıs ruhu ebediyen yaşasın.” Dernek Başkanı Alaattin Kürşat Derebaş’ın konuşmasını katılımcılar uzun süre ayakta alkışladı.
“Daha çok çalışacağız, Türk gibi çalışacağız”
Programın açılışında konuşan İlteriş Vakfı Genel Başkanı Kaptan Mustafa Can, “Tarihinden ders almayan onu bir kere daha yaşamaya mecbur kalır. Bu sefer dersimizi aldık ve bir daha yaşamayacağız. Türk gibi duvar olacağız, yıkılmayacağız. İllerimiz, törelerimiz bozulmuş olabilir. İyi dediğimiz kötü, kötü dediğimiz iyi olabilir. Kafalarımız karışmış, çıkış yolu arıyor olabiliriz. Başbuğ Atatürk’ün işareti nettir; “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” Türk gibi kazanacağız. ABD Trakya’ya dayanmışken, Yunan tekrar Ege’yi isterken, Suriye ve Irak’ta terör örgütleri elleri silahlarında beklerken boşa geçen her saniye Türk’e saplanan bir bıçaktır. Kandaşımızın bir sözüne iki katarak, bir yaptığına iki ekleyerek, bizden yeteneklileri bularak, bölünerek değil çoğalarak çalışacağız. Daha çok çalışacağız, Türk gibi çalışacağız” dedi.
“Türk yurdunun bir faciayı daha kaldıracak zamanı yoktur”
Kavgaların kendilerini özden uzaklaştırmasına, kibre boğmasına izin vermeyeceklerini vurgulayan Can, “Kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak tek başımıza kalmış gibi çalışıp hep beraber kazanacağız. ‘Hadi’ dendiği anda bugünkü dağınık görüntümüz yerine bozkurt sürüsü gibi duracak, art niyetli mankurtlara izin vermeyeceğiz. Türk yurdunun bir faciayı daha kaldıracak zamanı yoktur. Türk yurdu bizimdir, kazanacağız. Türklüğünü arayan milyonlarca kardeşimize ulaşıp yalnız olmadıklarını göstereceğiz. Gaza gelen değil, basınç altında sakin düşünebilen, bulanık suda balık avlayan değil, suyu kendisi bulandıran zeki Türkler olacağız. Türk gibi düşüneceğiz, Türk gibi kazanacağız. İlteriş gibi olacağız. Derleyip, toparlayıp, bir araya getireceğiz. Bir başlayıp bin, on bin, yüz bin olacağız. Türk olacağız, Türk kalacağız. Atsız Ata’nın dediği gibi;
‘Çekildi mi kılıçlar,
Türk’ün gönlü hoşlanır.
Kağanlığı kurmaya,
Yeni baştan başlanır.
Gözler ayda, güneşte,
İlteriş Kağan başta.
Yazlar geçer savaşta,
Ötüken’de kışlanır…’
Kazanacağız… Kazanacağız… Kazanacağız… İlteriş gibi kazanacağız, Türk gibi kazanacağız. Tanrı Türkü korusun ve yüceltsin” diye konuştu.
“Elbet sefil olursa kadın alçalır beşer”
Milliyetçi Kadın Hareketi Yönetim Üyesi Hilal Sönmez ise “Halaskargazi Mustafa Kemal Atatürk'e Türk kadını nasıl olmalıdır diye sorulduğunda, ‘Türk kadını her halde çok yüksek olmalıdır’ der ve Tevfik Fikret'in bir şiirini ekler; ‘Elbet değil nasibi mezellet kadınlığın. Elbet değil melekliğin ümidi zulmü şer. Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer! Lakin bugün hep onlara ait yığın yığın. Endişeler, kederler, eziyetler, iğneler!’ Atasının izini bir adım şaşmadan takip eden biz Türk milliyetçisi kadınlar da -elbet sefil olursa kadın alçalır beşer- anlayışını düstur edindik ve şimdi Milliyetçi Kadın Hareketi adımızla sizlerin huzurundayız. İstanbul halkını işgale karşı teşkilatlandıran Halide Onbaşı'nın hemşehrileri, Ankara'da ‘Mustafa Kemal Samsun'a çıkmadan önce biz yaşamıyorduk’ diyen Muhtar Satı Çırpan'ın hemşehrileri, vasiyeti hastane yaptırılsın, kimseden para alınmasın diye bilinen Kayserili Gevher Nesibe'nin hemşehrileri, Atatürk'ün Tarsus'ta bize seslendiği gibi, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layık şerefli Türk kadınları, her birinizi minnetle selamlıyor ve sesleniyorum” şeklinde konuştu.
“Teşkilatçılık, Türk milliyetçiliğinin tek kurtuluşudur”
Sözlerine Türk kadınlarına seslenerek devam eden Sönmez, “Ey Türk kadınları! Kürşatlar, Yavuzlar, Timurlar sizlerin kucağında yetişti. Yolbaşçımız Hüseyin Nihal Atsız'ın deyimiyle siz her çağda Türkçülük davasına kucak açıp süt verdiniz. Kurtuluş Savaşı yıllarında İnebolu'dan Ankara'ya uzanan İstiklal yolunu sizin adımlarınız arşınladı. Kuvayı Milliye vaktidir dediler, yamalı battaniyelerinizi evladınızın üstünden alıp nem kapmasından korktuğunuz cephanenin üzerine örttünüz. Tarih bize gösterir ki teşkilatçılık, Türk milliyetçiliğinin atardamarı ve tek kurtuluşudur. Bin 500 yıl önce Türk topraklarında hüküm süren Tomris Hatun'un liderlik ruhu, o gün Kurtuluş Savaşı'nı kazanmamız için öne atılan teşkilatçı annelerimizin ruhu hala içimizdedir. Bugünün kurtuluş güneşi de senin kucağından, bizim kucağımızdan doğacaktır.Terör örgütü mensuplarının kirli adlarını dillerinden düşürmeyen topluluklar, kız kardeşlerimiz Behiye'nin, Ada'nın, Ayşegül'ün temiz isimlerini varsın ağızlarına almasın. Varsın çocuk yaşta evlendirilen, okutulmayan kızlarımız hiçbir zaman gündemlerinde olmasın. Bizler Türk töresini, Türk aile yapısını ve kadının mukaddes yerini iyi biliriz. Hedefimiz, Türk kadınının tarihteki yerinin yeniden farkına varmasıdır” ifadelerini kullandı.
“Mücadelemiz Türk kadınları hürriyete kavuşana dek sürecektir”
Sönmez, “Bizler de Şehit Şenay Aybüke Yalçın gibi öğretmen olacak, bizden sonra gelecek nesle Başöğretmenimiz Atatürk'ün inkılaplarını anlatacağız. Bizler de Şehit Yarbay Songül Yakut olacak, Başkomutanımız Atatürk'ün hala hayatta olan ordusunun birer neferi olacağız. Bize yakışan odur ki Türk gibi yaşayacak, Türklüğü yaşatacak ve Türklük için can verenlerden olacağız. Mücadelemiz, dünyanın her yerinde Türkler ve bilhassa Türk kadınları hürriyete kavuşana dek sürecektir. Uygur Türklerinin Çin yönetimine karşı gösterdiği millî direnişin ve hürriyet mücadelesinin sembol ismi de yine bir kadın, Nazuğum'dur. Halkının ve kendi namusunu korumak için kendisine yaklaşan Çin askerini boğazından hançerlemiştir. Bugün Doğu Türkistan ve Uygur Türk'ü kadınlar bizim namusumuz ise, gök bayrak görünce gözlerimiz doluyor ise üzerimize düşen vazife açıktır. Türkçüler teşkilatlanacak ve emrolunduğu gibi namusuna göz dikeni Türk gücüyle ezecektir” ifadelerine yer verdi.
“Bu baskı ve saldırıyı engelleyecekler koşulsuz şartsız Türkçülerdir”
Programın ev sahibi Hürriyet ve İstikbal Derneği Genel Başkanı Alaattin Kürşat Derebaş ise, “3 Mayıs, Türkçülüğün fikri hareketlerini milli vicdan refleksiyle sivil bir aksiyona kavuşturan elim bir olaydır. En başta yolbaşcımız Hüseyin Nihal Atsız ve Nejdet Sançar olmak üzere Reha Oğuz Türkkan, Peyami Safa, Alpaslan Türkeş gibi isimler Türklüğün büyük prangası tabutlukların o pis ve rutubet kokusunu ciğerlerine dolduranların nefesleri ve neferleri karşımda duruyor! Sancılı açlıklar içinde bile şeker kutularının kapaklarına ruhlarını saklamışlardır. Evet tanıyoruz. Biz bu ruhu apoletlerini sökerek Samsun’a çıkanlardan tanıyoruz. Evet tanıyoruz. Çin Sarayı’nda ki 40 yiğitten, Allahüekber Dağı’nın örtüsünden, Tehcirin altına kalıbını basanlardan, Karadeniz ve Akdeniz’in cilvesinden ve şeref dolu tarihimizin destanlarından tanıyoruz. Bir 3 Mayıs’ı daha geride bırakırken Cumhuriyetimizin 100.yılını hızla bitirmekteyiz. 3 Mayıs’ta rağmen diyenlerin torunları bugün rağmenlere rağmen mücadelesini sırtına yüklemiştir. Sorun ve düşmanlar bir ahtapot misali milli benliğimizi sarmaya çalışırken bu baskı ve saldırıyı engelleyecekler koşulsuz şartsız Türkçülerdir” dedi.
“Teşkilatlı mücadele bize atalarımızdan miras kalmıştır”
Derebaş, konuşmasının devamında ise şu sözlere yer verdi; “İki ana şiarımız olmalıdır; İlkin ‘En iyi Türkçü nefsini terbiye edebilendir’ sözünden yola çıkıp itikatı, sabrı ve erdemliliği bir tespih gibi ruhumuza dizmemiz gerekir. Bu tespihin bir taşı kaybolduğunda görüyoruz ki dünyevi zevklere sarılan, egosunu ehlilleştiremeyen, yolu karanlıklara mahkum bir fert kati suretle iyi niyete yaklaşan bir garabet bulutu olacaktır. İkincisiyse ‘teşkilatlı azınlıklar, teşkilatsız çoğunluklardan üstündür.’ sözünü belli zaman ayraçlarına sıkıştırarak değil, daimi olarak ilke edinmeliyiz. Teşkilatlı mücadele bize atalarımızdan miras kalmıştır. Kürşat Çin Sarayı’nın önünde dikildiğinde yanında 40 kişi vardı. Başbuğ Atatürk Samsun’a çıktığında yanında 18 kişi vardı. İttihat ve Terakki’nin zor zamanlarında Talat Paşa teşkilatı bir tavan arasında muhafaza ederken, 3 Mayıs 1944’de 30 yağız delikanlı bir ruhun dirilişine sebebiyet vermişti. Her ne kadar içimizde bir sistemleşme arzusu olsa da meyveleri bugün süratle yetişmektedir. Gel gelelim, durumlar bu haldeyken ahtapotun bazı kolları kötü emellerle sokaklarda boy gösteriyor. Apo’ya sayın diyerek ‘tecriti kıracağız’ diyenlerin unuttukları bir şey var: milliyetçi irade engereği boğazından tutup bir kartal gibi yere vuracaktır.”
“Kahrolsun al bayrağımızı kirletmeye çalışanlar”
Sokaklarımızda serserilik yapan, bebek katilinin mağrur yoldaşları bölücülüğün ve ihanetin tarih yapraklarındaki en büyük örneği olacaktır. İstiklal Marşını oylamayla seçenlere, Türk Bayrağını görünce nefret kusanlara İstiklal Mahkemeleri’nin hakikatini hatırlatmakta fayda vardır. Terörizm sokak vakalarıyla devam ederken, sığınmacı sorunu kadınlarımızı sokakta tedirgin ediyor, daha hayallerine adım atamamış çocuklarımızın canına mâl oluyor. Bir teğmeni için menemeni yakan devrandan, bir çocuğumuzun katiline sustuğumuz devran kahrolsun. Kahrolsun çocuk katilleri, kahrolsun deri koltuk sevdalıları, kahrolsun milletimizin izzet-i nefsine leke getirenler. Kahrolsun kızıl ve yeşil emelleriyle al bayrağımızı kirletmeye çalışanlar. Yaşasın Türklük ve vatan, Yaşasın teşkilatlı mücadelemiz. Yaşasın İttihat ve Terakki ruhu. 3 Mayıs ruhu ebediyen yaşasın.” Dernek Başkanı Alaattin Kürşat Derebaş’ın konuşmasını katılımcılar uzun süre ayakta alkışladı.
FACEBOOK YORUMLAR