Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

CHP'lilerin kızmaya hakkı yok !..

‘Sen ruhunu ve kalemini satmış zavallısın, onursuzsun, ahlaksızsın, psikopatsın. Bu haberleri yaparken hiç utanmıyor musun? Basının özgür olmasını savunuyorum ama basın meslek ilkelerine ve etik değerlerine uyulması gerekir. Sürekli iftira ve yalan haberler. Eğer içinde bir parça onur kalmışsa kendini düzelt yoksa bundan sonra yaptıklarının hesabını hukuk yoluyla soracağım!’’

CHP'lilerin kızmaya hakkı yok !..
11 Ağustos 2017 - 17:29

Densizin biri kuyuya bir taş attı, şimdi kırk tane akıllı çıkaramıyor !…

Geçtiğimiz dönemin CHP Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan, kendisini FETÖ’cü olarak göstermeye çalışan sözde bir gazetecinin yüzüne tükürmek için bir toplantı düzenledi…

Peki toplantıda kendisini gazeteci diye pazarlamaya çalışan insan müsvettesine ne dedi Kaplan,‘Sen ruhunu ve kalemini satmış zavallısın, onursuzsun, ahlaksızsın,  psikopatsın. Bu haberleri yaparken hiç utanmıyor musun? Basının özgür olmasını savunuyorum ama basın meslek ilkelerine ve etik değerlerine uyulması gerekir. Sürekli iftira ve yalan haberler.  Eğer içinde bir parça onur kalmışsa kendini düzelt yoksa bundan sonra yaptıklarının hesabını hukuk yoluyla soracağım!’’

Mehmet Hilal Kaplan bununla da yetinmedi, partililerine dönerek, ‘’“Lütfen partimizle ve partililerimizle ilgili kahvehane ve kafe köşelerinde dedikodu yapmayın. Bu karaktersizlere malzeme vermeyin” dedi…

 

Pekiiii….

Sayın Kaplan; Gazeteciliğin yüz karası olan o çocuğun patronu, 15 Temmuz’dan sonra FETÖ’den içeri alınıp, bütün mallarına el koyduğunda sizin bazı milletvekilleriniz ortalığı ayağa kaldırmadı mı?

O çocuk ve onun patronu, sonradan böyle olmadı ki !…

Eskiden de aynı karaktersizliklerini üzerlerinde taşımıyorlar mıydı? 

O çocuğun patronu içeri tıkılıp, mallarına el konulduğunda, partinizin mevcut milletvekili Tahsin Tarhan, bizzat Başbakan Binali Yıldırım’a ricada bulunarak yardım istemedi mi ?

O çocuğun patronu içeri alınıp gazetesine el konulduğunda sizin milletvekilleriniz o gazetenin kapısında günlerce bekleyip yapılanları protesto etmedi mi?

 

 FETÖ’den kapatılan Gebze Demokrat Gazetesi ve içeri tıkılan sahibinin yanında çalışan ve FETÖ’cülükle uzaktan yakından bile ilgisi olmayan çalışanlarına neden aynı duyarlılığı göstermediniz?

Burada çalışan Gazeteci Cengiz Akgün, Aktan Uslu aylarca işsiz güçsüz gezdiler, senin milletvekillerinden hangisi bir kereye mahsus olsun arayıp ‘’Aç mısınız, tok musunuz?’’ diye sordu?

Üstelik, Cengiz Akgün sizin partiniz de zamanında Gençlik Kolları Başkanı değil miydi?

Aktan Uslu solcu değil miydi?…

Peki o çocuğun patronuna ve gazetesine verdiğiniz desteği neden bu arkadaşlara göstermediniz?.. 

Cengiz Akgün veya Aktan Uslu’nun bu güne kadar size veya başkasına karşı hangi şerefsizliğini gördünüz?

 

Siz benim dostumsunuz, Tahsin Tarhan’da benim dostum, hem de bugünün değil, uzun yıllara dayanan dostluk bu!…

Ama Ak Parti Milletvekili Cemil Yaman’da benim dostum… Ak Parti eski milletvekili M. Ali Okur ile Eyüp Ayar’da benim dostum…

Ama bu sizin aleyhinizde yazmamamız anlamına gelmez…

Zamanı geldi, Cemil Yaman’a da yazdım, M. Ali Okur’a da yazdım, Eyüp Ayar’a da yazdım…

Ama hiç bir zaman bel altı vurup kahpelik yapmadım…

 

Size yazan o çocuk ve patronu yıllardır başkalarına yaptıkları gibi sizi de kahpece vurmaya çalıştı…

Siz ve Kocaeli’deki partililerinizden bazıları her şeye rağmen bunlara kucak açtı… 

Akıllanmadınız, yine kucak açtınız…

 

Deli bile kendi deliliğini kabül ederken o deli salak olmayı kabüllenmedi…

Ama siz ve bazı partilileriniz o çocuğun patronunu el üstünde tutarken, bazı gazetecileri salak yerine koydunuz!..

Geçmişte o kapatılan gazete nereden aldığı belli olmayan bir güce sahipti…

Kapılarında yattınız…

Devran döndü ama sizler hala bunu fark etmediniz, attığınız bumerank dönüp dolaşıp sizi vurdu!…

Daha ne diyeyim vekilim, hala partilileriniz o adamı kolluyor sa sonuçlarına da katlanmak size düşer..

 

Yazılacak çok şey var ama uzatmadan bir fıkrayla sonlandırayım…

 

Adamin lastiği tam akılhastanesinin önünde patlamış, kaldırıma ancak yanaşabilmiş.

Sonraki işlem malum, Kriko, stepne, bijon anahtarı derken, birde bunların yanına talihsizlik eklenince, söktüğü 4 adet bijon yuvarlanıp yağmur mazgalına düşer.

Mazgal açılır gibi, bijonlar görünür gibi değil! Talihsiz sürücü bir sağına bakar, bir soluna bakar, çaresiz duygular içinde kaderiyle baş başa, kaldırıma çöker.

Olayı en başından beri akıl hastanesinin demir parmaklıklı penceresinden izleyen bir deli, çaresiz adamın halini bir süre daha acıyarak izledikten sonra seslenir;

- salaaak! Sen ne yapıyorsun orda öyle?

- Sorma birader, lastik patladı ve değiştirirken bijonları mazgala düşürdüm.

- Düşündüğün şeye bak! Sök öbür lastiklerden birer tane. Sök hepsi 3 bijonlu olsun.

Adam bir lastiklere bakar birde deliye ve hemen işe girişir. Her şeyi tamamlayıp bagaj kapağını kapatan sürücünün aklı deliye takılır. Arabasına binmeden evvel döner dikkatli dikkatli adama bakar. Akıl hastanesindeki adama seslenir:

- Senin ne işin var akıl hastanesinde? diye sorar

- Biz burada delilikten yatıyoruz kardeşim, salaklıktan degil.