Bakan Kacır Gebze'de konuştu: İnanıyorum ki Türk bilim insanları akın akın yeniden ülkemize gelecek
SANAYİ ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, "İnanıyorum ki Türk bilim insanları önümüzdeki dönemde akın akın yeniden ülkemize gelecek ve çalışmalarını Türkiye'de gerçekleştirerek dünyayla yarışabileceklerinin farkında olacaklar. Biz bilim insanlarımızın önünü açmaya devam edeceğiz" dedi.
27 Ocak 2024 - 17:24
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Kocaeli'nin Gebze ilçesindeki Bilişim Vadisi'nde gerçekleştirilen 7. Türkiye Sağlık Platformu (TÜSAP) Sağlık Zirvesi'ne katıldı. Zirvede Bakan Kacır’ın yanı sıra Sağlık Bakan Yardımcısı Şuayıp Birinci, Kocaeli Valisi Seddar Yavuz, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın ve bölgenin sağlık alanında önde gelen isimleri yer aldı. Programda konuşan Bakan Kacır, Türkiye'nin ilk astronotu Alper Gezeravcı’nın Uluslararası Uzay İstasyonu'nda Türkiye'nin ilk uzay bilim misyonunu gerçekleştirdiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:
“Ülkemizin sağlık sektöründe gerçekleştirdiği bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler artık sadece yeryüzüyle sınırlı değil. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta ilk Türk astronotumuzu bir bilim misyonu kapsamında Uluslararası Uzay İstasyonu'na gönderdik. Türkiye'nin ilk astronotu Alper Gezeravcı, halihazırda Uluslararası Uzay İstasyonu'nda Türkiye'nin ilk uzay bilim misyonunu gerçekleştiriyor. Uzayda gerçekleştirdiğimiz deneylerle mikro yerçekimi ortamının sunduğu benzersiz koşulları değerlendirerek tıp ve mühendislik alanlarında çığır açan araştırmalara imza atıyor. Mikro alglerin oksijen üretme ve karbondioksit yakalama kabiliyetlerini analiz ederek, gelecekte dünyanın ötesinde yaşam alanlarına, yaşam olanaklarına ilişkin destek sistemlerinde kullanılma potansiyellerini inceliyoruz. Kanser ve kronik hastalıklarda bağışıklık sistemini baskılayan hücrelerin uzaydaki davranışlarını inceleyerek yeni tedavi yöntemleri için kapı aralıyoruz. Tüm bu program ve projelerle hedefimiz ülkemizin sağlık alanındaki potansiyelini daha ileri düzeylere taşıyabilmek. Aslında ben ilk Türk uzay bilim misyonunun sadece yürütülen bilimsel deneyler açısından değil, belki de ilk kez bu toplumun bir bilimsel çalışmayı bu kadar yakından izliyor, takip ediyor ve sahipleniyor olması açısından da çok kıymetli görüyorum. Bugün Türkiye'de 7'den 77'ye herkesin gözü uzayda, Uluslararası Uzay İstasyonu'nda bir bilim misyonu icra eden ilk Türk astronotunda. Çok küçük yaşlardaki çocuklarımız, öğrencilerimiz dahi bu misyonun bütün adımlarını belki bizlerden daha yakından takip ediyor, izliyor, gözlemliyor. Hayallerine, umutlarına bir hudut çizilmeyeceğini, aslında onların bu misyona yönelik sahiplenmeleri ve bu misyonla birlikte duydukları heyecan ve coşku en açık şekilde ifade ediyor. Ben inanıyorum ki bu misyon Türkiye'nin bir bilim toplumuna dönüşmesi, bilimi ve teknolojiyi Türkiye'nin geleceğini aydınlatmada en kıymetli unsurlar olarak görmemiz, milli teknoloji hamlesi yolculuğuna daha güçlü şekilde sahip çıkmamız için yeni bir başlangıç, yeni bir milat olacak."
‘BİLİM İNSANLARININ ÖNÜNÜ AÇMAYA DEVAM EDECEĞİZ’
Yapılan çalışmalarla dünyanın çeşitli yerlerindeki Türk bilim insanlarının ülkeye geri dönmesini istediklerini belirten Bakan Kacır, “Tabii bu bilim misyonunu gerçekleştirmek, zannediyorum bilim insanlarımız için de anlamlı olacak. Yine sadece burada gerçekleştirilen 13 bilimsel deneyin bilim literatürüne katacağı anlam açısından değil, hem Türkiye'deki hem dünyadaki tüm bilim insanlarına ama başta Türk bilim insanlarına verdiğimiz, 'Evet bu ülke her alanda dünyadaki diğer ülkelerin yürütmekte olduğu en ileri bilimsel ve teknolojik çalışmalara benzer çalışmalar yürütebilir. Hatta onların önüne geçebilecek işler yapabilir' mesajı açısından. Bu özgüveni kazanmak ve bilim insanlarımıza kazandırmak. Bu mesajı farklı gerekçelerle dünyanın dört bir tarafına gitmiş Türk bilim insanlarına sunmak ve onları yeniden ülkemize davet etmek belki de bu misyonun gelecek yıllarda Türkiye'ye getireceği en büyük kazanımların başında gelecek. İnanıyorum ki Türk bilim insanları önümüzdeki dönemde akın akın yeniden ülkemize gelecek ve çalışmalarını Türkiye'de gerçekleştirerek dünyayla yarışabileceklerinin farkında olacaklar. Biz bilim insanlarımızın önünü açmaya devam edeceğiz" dedi.
‘TÜRKİYE ROKET TEKNOLOJİSİNDE MUAZZAM BİR İLERLEME KAYDETTİ’
İlk Türk astronot Alper Gezeravcı'nın Uluslararası Uzay İstasyonu'na gitmesini eleştirenlerin olduğunu söyleyen Bakan Kacır, "Birileri bunu beğenmiyor olabilir. Bundan memnun olmuyor olabilir. Bizi eleştiriyor olabilir. Şimdi biz uzaya astronot gönderdik. Bize, 'Ya astronot gönderdiniz ama bununla gurur duyulacak bir şey yok. Çünkü roket bizim değil. Başka ülkelerin roketiyle gönderdiniz' diyorlar. Şimdi tabii bir yönüyle bu eleştiriyi memnuniyetle karşılayabiliriz. Demek ki en azından tahayyül sınırlarındaki bariyerleri kaldırmışız herkesin, o güzel. Ama şöyle de bir yaklaşım içinde olmak gerektiğini düşünüyoruz. Biz bütün alanlarda doğru stratejik yaklaşımlarla bir genişleme hedefliyoruz. Evet, roket bilimi alanında da son 22 yılda Türkiye muazzam işler yapmış. Biz bugün hem sıvı yakıtlı roket teknolojisinde, hem hibrit yakıtlı roket teknolojisinde aslında iddialı bir ülkeyiz. Her iki teknolojide, kendi roket sistemlerimizde, yerli, milli, özgün roket sistemlerimizde uzay sınırına, 100 kilometre olarak kabul edilen uzay sınırına erişebilmiş bir ülkeyiz. Evet, henüz kendi uydularımızı, kendi roketlerimizi de fırlatmıyoruz. Evet, insanlı uzay misyonunu henüz kendi roketlerimizde gerçekleştirmiyoruz. Ama son 22 yılda Türkiye roket teknolojisinde muazzam bir ilerleme kaydetti. Bu da savunma sanayimize muazzam bir güç verdi. Şimdi dünyada 40'tan fazla ülke vatandaşını uzaya göndermiş. Halihazırda ilk Türk astronotumuzun bulunduğu uluslararası uzay istasyonunda 7 farklı ülkeden 11 astronot görev yapıyor. Bugüne kadar bu uzay istasyonunda 2 binden fazla bilimsel çalışma gerçekleştirilmiş ve 2 bin 500'e yakın bilimsel yayın bu çalışmalardan doğmuş" diye konuştu.
‘TÜRKİYE HABERLEŞME UYDUSUNU KENDİ ÜRETEN 10 ÜLKEDEN BİRİ OLACAK’
Türkiye'nin tarihinde uzay alanındaki çalışmalarda çok geride kaldığını ifade eden Bakan Kacır, şöyle konuştu:
"Türkiye bir yandan roket teknolojisinde bir gelişme kaydederken, bir yandan kendi uydularını geliştiren, üreten bir ülke olurken, malumunuz görüntüleme uydularını Türkiye kendi imkanlarıyla geliştiriyor. Bu da son 22 yılın kazanımıdır. Uzay çalışmaları 1960'larda başladı dünyada. Hatırlayın, 1960'ların başında önce Sovyetler bir kozmonotunu uzaya gönderdi. Hemen 21, 22 gün sonra Amerika kendi astronotunu gönderdi. Yarış o düzeydeydi. Onu ifade etmek için söylüyorum. Üç hafta sonra Amerika kendi astronotunu da gönderdi. Daha sonra, birkaç yıl sonra Amerika Birleşik Devletleri ilk Ay misyonunu gerçekleştirdi ve birkaç kez o misyonu tekrar etti. 60 yıldır insanoğlu uzay yarışının içerisinde. Hiç kimse sormuyor, 1960'larda bu ülke niye bu yarışa dahil olmadı? 1970'lerde bu yarış devam ederken Türkiye ne yaptı? 1980'lerde ne yaptı? 1990'larda ne yaptı? Rahmetli Özal, 1980'lerde TÜBİTAK'ta uzay araştırmaları enstitüsünü kurmuş. Vizyoner bir adım. Türkiye'nin uydu yörünge haklarını teminat altına almaya dönük uluslararası inisiyatiflerde bulunmuş, girişimler başlatmış. Bu sayede biz bugün halen haberleşme uydularımızı hakkın bizde olan yörüngelere gönderme imkanına sahibiz. Ama sonrasında 1990'lar Türkiye'nin tümüyle kayıp dönemiymiş. TÜBİTAK Uzay Araştırmaları Enstitüsü'nde ne 1980'li yıllarda ne 1990'lı yıllarda dünyayla yarışacak bir faaliyet ortaya koyamamış. 1990'lı yıllarda biz ancak birkaç haberleşme uydusunu yurt dışından satın almakla yetinmişiz. Ancak 2000'li yıllarda uzay teknolojileri ve uzay bilim alanında bir milli vizyon ortaya konabilmiş. 2000'li yılların başında MİLSAT görüntüleme uydusunu Türkiye, bir ortak üretim projesiyle, kısmen yerli olarak gerçekleştirmiş. Daha sonra RASAT'ı Türkiye yerli imkanlarıyla geliştirmiş, üretmiş. Daha sonra Göktürk ve nihayetinde geçtiğimiz yıl İMECE'yi yerli ve milli olarak Türkiye geliştirmiş, üretebilmiş. Bir yüksek çözünürlüklü görüntüleme uydusu İMECE ve bunun alt sistemlerinde, elektronik kameralarını da Türkiye yerli ve milli olarak geliştirdi, üretti. Şu anda İMECE Türkiye'ye ve silahlı kuvvetlerimize de hizmet veriyor. Tabii bunları yaparken bir beşeri sermaye ortaya çıkmış, insan kaynağı geliştirmiş. Test geliştirme vakıfları kurulmuş. Bugün TUSAŞ bünyesinde yine son yıllarda kurulmuş olan USED dünyada çok az sayıda ülkenin sahip olduğu bir test ve geliştirme altyapısı. Şimdi Türksat 6A ilk milli haberleşme uydumuz olarak geliştirildi. Üretim sürecinin son aşamasındayız ve önümüzdeki birkaç ay içerisinde inşallah uzaya göndereceğiz. Haberleşme uydusunu kendi imkanlarıyla geliştiren, üreten 10 ülkeden biri olacak Türkiye."
‘UZAY ENDÜSTRİSİNDE TÜRKİYE'DE YENİ BİR DÖNEMİ BAŞLATACAĞIZ"
Türkiye'nin artık uzay ekonomisinin bir parçası olduğunu belirten Bakan Kacır, "Bütün bunlar son 20 yılın kazanımı. Bir yandan uydu teknolojilerinde çaba göstermişiz. Bir yandan roket teknolojilerinde çaba göstermişiz. Şimdi insanlı uzay araştırmalarına başlamışız. Ha deniyor ki 'Ya roket bizim değil'. İnsanlı uzay araştırmalarını kendi roketleriyle gerçekleştiren dünyada halihazırda üç ülke var, Amerika Birleşik Devletleri, Çin ve Rusya. Hindistan, Japonya, Avrupa ülkeleri bunlar bu saydığım üç ülkenin roketleriyle kendi astronotlarını ya da kozmonotlarını uzaya gönderiyorlar. Şimdi elbette yarışa dahil olalım ama kendi roketimizle bu misyonu gerçekleştirene kadar insanlı uzay araştırmalarından da geri kalmayalım. 40'tan fazla ülke astronot göndermiş. 2 binden fazla bugüne kadar bilimsel çalışma yapılmış. Niçin bizim insanlarımız, bilim insanlarımız bu çabanın gerisinde olsunlar? Ben biliyorum ki bunu söyleyenler, biz roketi yapsak, 'Uzay istasyonu sizin değil. Niye gurur duyuyorsunuz?' derler. Halbuki uzay istasyonunun kuruluşu da 1998'de başlamış. 5 uzay ajansı ortak olmuş. 15 ülke uzay istasyonunun kuruluşuna dahil olmuş. 100 milyar dolardan fazla uluslararası uzay istasyonuna yatırım yapılmış. Uzay gerçekten zor bir alan. Uluslararası uzay istasyonu gölgeyle güneş arasında 400 dereceye yakın sıcaklık farkına maruz kalan, uzaydaki yüksek radyasyona maruz kalan, içinde çok sofistike sistemlerin bulunduğu ve bir yandan da bir bilim istasyonu olarak farklı alanlarda, bilimsel deneyler yapılmasına olanak tanıyan aslında bir bilim, teknoloji, mühendislik harikası. Şimdi o istasyonun kuruluşu 1998'de başladığında da keşke Türkiye buna dahil olsaymış. Ama bundan sonra olacağız inşallah. Bu istasyonun da ömrü nihayetinde tamamlanıyor ve yeni uzay istasyonu kurulacak. İnşallah tüm bu süreçlere artık Türkiye de dahil olacak. Çünkü biz bugüne kadar kurduğumuz Ar-Ge inovasyon altyapısıyla, yetiştirdiğimiz insan kaynağıyla, sahip olduğumuz beşeri sermayeyle bu kabiliyete sahibiz. Savunma sanayinde elde ettiğimiz başarı bunun kanıtıdır, ispatıdır. Önümüzdeki dönemde savunma sanayine benzer şekilde uzay endüstrisinde de Türkiye'de yeni bir dönemi başlatacağız. Hızla Türkiye bu alanda hem kendi ihtiyaçlarını karşılayacak, hem bilimsel çalışmaların önünü açacak, hem de yıllık 600 milyar doları geçen uzay ekonomisinden güçlü şekilde pay alan ülkelerden birisi olacak" dedi.
75 PROJEDEN 35'İNE ÖDÜL
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Stratejik Araştırmalar ve Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen 2023 Verimlilik Proje Ödülleri Yarışması'nda dereceye giren işletmelere bugün Bilişim Vadisi'nde düzenlenen programla ödülleri verildi. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Kocaeli Valisi Seddar Yavuz, Stratejik Araştırmalar ve Verimlilik Genel Müdürü Abdullah Başar ve davetlilerin katıldığı programda 12 kategoride en yüksek puanı alarak finale kalan 74 projeden 35'inin sahibine ödülleri verildi.
'KAAN'IN KANATLANACAĞI TARİHİ DUYMAK İSTİYORUZ'
Ödül töreninde Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) tarafından geliştirilen Türkiye'nin ilk yerli savaş uçağı Milli Muharip Uçak (MMU) KAAN hakkında bilgi verildi. Süreç İyileştirme Kategorisinde 1'incilik ödülü alan TUSAŞ'ın Genel Müdürü Temel Kotil'e Bakan Kacır, "KAAN'ın kanatlanacağı tarihi duymak istiyor; ne durumdayız hocam" şeklinde soru yöneltti. Kotil ise "Yer testleri yapıyoruz. Yakın" cevabını verdi. Bakan Kacır'ın "Yakın mı? Çok mu yakın" sorusunu yöneltmesi üzerine Kotil, "Çok yakın" dedi.
'SARSICI ETKİLERE NEDEN OLUYOR'
Törende konuşan Bakan Kacır, "Günümüzde teknolojik ilerleme ve dijital dönüşüm, bizlere yeni bir çağın kapılarını aralıyor. 4'üncü Sanayi Devrimi’ne tanık olduğumuz süreçte uluslararası düzen yeniden şekilleniyor. Bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler, ülke ekonomilerinin tüm dinamiklerinde sarsıcı etkilere neden oluyor. Bu doğrultuda küresel rekabette var olmanın yolu, verimliliği sürekli artırmaktan geçiyor. Verimliliği, sürdürülebilir ekonomik kalkınma ve toplumsal refah artışının kaynağı haline getirmiş ülkeler, küresel rekabette bir adım önde yer alıyor. Müreffeh bir geleceğin temelinde verimlilik, verimliliğin temelinde ise dijitalleşme ve yenilikçi teknolojiler yatmakta. Bu bakımdan dijital ve yeşil dönüşümü verimliliğimizi ve rekabetçiliğimizi artıran, istikrarlı büyümemize hız kazandıran önemli bir fırsat olarak görüyoruz. İşletmelerimizde verimliliğin artırılması ve dijital dönüşüm süreçlerinin hızlandırılması adına model fabrikaları hayata geçiriyoruz" diye konuştu.
'YÜZDE 18'E KADAR TASARRUF SAĞLADIK'
"Destek sağlanan işletmelerimizde önemli düzeyde performans artışlarına şahit olduk" diyen Bakan Kacır, “Verimlilikte yüzde 76’ya ve üretimde yüzde 140’a varan artışın yanı sıra ürün maliyetlerinde yüzde 18’e kadar tasarruf sağladık. Elde edilen rakamlar, gelecek adına bizleri umutlandırıyor. Önümüzdeki dönemde de 8 olan model fabrika sayımızı 14’e çıkarmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Öte yandan, işletmelerimizi destekleyecek yeni programları birer birer hayata geçiriyoruz" ifadelerini kullandı.
'450 MİLYON DOLARLIK BÜTÇEYE SAHİP PROJEYİ HAYATA GEÇİRİYORUZ'
Türkiye Yeşil Sanayi Projesi ile ilgili de konuşan Bakan Kacır, "Yakın zamanda kamuoyu ile paylaşacağımız, Dijital Dönüşüm ve Yeşil Dönüşüm Destek Programları ile sanayinin yeşil ve dijital dönüşümüne yönelik yatırımları öncelikli yatırımlar kapsamında değerlendireceğiz. Yeşil dönüşüm alanında, Dünya Bankası ile 450 milyon dolarlık bütçeye sahip, Türkiye Yeşil Sanayi Projesi’ni hayata geçiriyoruz. OSB'lerimizin verimliliğini, çevresel sürdürülebilirliğini ve rekabet gücünü artırmak üzere Dünya Bankası ile 300 milyon dolar bütçeli, Türkiye OSB Projesi'ni başlattık. Sanayimizin yeşil dönüşümü kapsamında, kritik 6 sektörde; enerji verimliliği, kaynakların etkin kullanımı, iş süreçlerinin optimizasyonu dahil yeşil dönüşüme ışık tutacak Yeşil Büyüme Teknoloji Yol Haritalarını ilan ettik" dedi.
'10 MİLYAR LİRAYA YAKIN DESTEK SAĞLADIK'
Son 22 yılda TÜBİTAK’la verimlilik uygulamalarının geliştirilmesine yönelik 2 bin 500’ün üzerindeki projeye yaklaşık 10 milyar liralık destek sağladıklarını ifade eden Kacır, "8,2 milyar avro bütçeli Dijital Avrupa Programı’na katılım sağlayarak Avrupa Birliği ile stratejik bir iş birliği kurduk. Bu program, Yüksek Başarımlı Hesaplama ve yapay zeka gibi alanlarda önemli altyapıların kurulumuna ve insan kaynağının yetiştirilmesine finansman sağlayacak. Asya Verimlilik Teşkilatı ile aktif olarak rol aldığımız projelerde verimlilik alanındaki tecrübe ve birikimimizi geliştiriyoruz" diye konuştu.
'KATMA DEĞERLİ ÜRETİMİ GÜÇLENDİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ'
Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi hakkında da konuşan Kacır, "Uygulama ile katma değeri yüksek ürünleri üretmek isteyen yatırımcılara uzun vadeli ve uygun koşullarda yatırım kredisi imkanı sağlıyoruz. Teknoloji ve strateji değerlendirmesi yapacağımız, 1 milyar lira ve üzeri düzeyde yatırım projeleri için 284 üründen oluşan Stratejik Öncelikli Ürün Listesi’ni ve 261 başlıktan oluşan Teknoloji Alanları Listesi'ni ilan ettik. Yüksek teknolojili ve katma değer odaklı yatırımlara sağladığımız uygun maliyetli finansmanla, firmalarımızın verimlilik düzeylerini artırırken, ülkemizdeki katma değerli üretimi güçlendirmeye devam edeceğiz" dedi.
'35 PROJENİN ÖDÜLLENDİRİLMESİNE KARAR VERDİK'
Bakan Kacır son olarak, "Ülkemizde verimlilik alanında ilk bilimsel yayın olma özelliğine sahip ve 1967 yılından bu yana üç ayda bir yayımlanan Verimlilik Dergisi ile uzmanların çalışmalarını akademinin dikkatine sunuyoruz. 2014 yılından bu yana her yıl düzenlediğimiz Verimlilik Proje Ödülleri'nde verimliliği odak noktasına koyan firmalarımızı ödüllendirirken, iyi uygulama örneklerini yaygınlaştırıyoruz. 2014 yılında 150 proje ile başlayan yarışmamıza bu yıl 596 proje başvurusu alınmış olması, sadece verimlilik bilincinin yurdun dört bir köşesine yayılmış olmasının göstergesi değil, aynı zamanda yerli ve milli üretim konusunda yüksek farkındalığa ulaştığımızın da bir yansımasıdır. Nihayetinde, 12 kategoride en yüksek puanları alarak finale kalan 74 proje arasından 35 projenin ödüllendirilmesine karar verdik" diye konuştu.
“Ülkemizin sağlık sektöründe gerçekleştirdiği bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler artık sadece yeryüzüyle sınırlı değil. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta ilk Türk astronotumuzu bir bilim misyonu kapsamında Uluslararası Uzay İstasyonu'na gönderdik. Türkiye'nin ilk astronotu Alper Gezeravcı, halihazırda Uluslararası Uzay İstasyonu'nda Türkiye'nin ilk uzay bilim misyonunu gerçekleştiriyor. Uzayda gerçekleştirdiğimiz deneylerle mikro yerçekimi ortamının sunduğu benzersiz koşulları değerlendirerek tıp ve mühendislik alanlarında çığır açan araştırmalara imza atıyor. Mikro alglerin oksijen üretme ve karbondioksit yakalama kabiliyetlerini analiz ederek, gelecekte dünyanın ötesinde yaşam alanlarına, yaşam olanaklarına ilişkin destek sistemlerinde kullanılma potansiyellerini inceliyoruz. Kanser ve kronik hastalıklarda bağışıklık sistemini baskılayan hücrelerin uzaydaki davranışlarını inceleyerek yeni tedavi yöntemleri için kapı aralıyoruz. Tüm bu program ve projelerle hedefimiz ülkemizin sağlık alanındaki potansiyelini daha ileri düzeylere taşıyabilmek. Aslında ben ilk Türk uzay bilim misyonunun sadece yürütülen bilimsel deneyler açısından değil, belki de ilk kez bu toplumun bir bilimsel çalışmayı bu kadar yakından izliyor, takip ediyor ve sahipleniyor olması açısından da çok kıymetli görüyorum. Bugün Türkiye'de 7'den 77'ye herkesin gözü uzayda, Uluslararası Uzay İstasyonu'nda bir bilim misyonu icra eden ilk Türk astronotunda. Çok küçük yaşlardaki çocuklarımız, öğrencilerimiz dahi bu misyonun bütün adımlarını belki bizlerden daha yakından takip ediyor, izliyor, gözlemliyor. Hayallerine, umutlarına bir hudut çizilmeyeceğini, aslında onların bu misyona yönelik sahiplenmeleri ve bu misyonla birlikte duydukları heyecan ve coşku en açık şekilde ifade ediyor. Ben inanıyorum ki bu misyon Türkiye'nin bir bilim toplumuna dönüşmesi, bilimi ve teknolojiyi Türkiye'nin geleceğini aydınlatmada en kıymetli unsurlar olarak görmemiz, milli teknoloji hamlesi yolculuğuna daha güçlü şekilde sahip çıkmamız için yeni bir başlangıç, yeni bir milat olacak."
‘BİLİM İNSANLARININ ÖNÜNÜ AÇMAYA DEVAM EDECEĞİZ’
Yapılan çalışmalarla dünyanın çeşitli yerlerindeki Türk bilim insanlarının ülkeye geri dönmesini istediklerini belirten Bakan Kacır, “Tabii bu bilim misyonunu gerçekleştirmek, zannediyorum bilim insanlarımız için de anlamlı olacak. Yine sadece burada gerçekleştirilen 13 bilimsel deneyin bilim literatürüne katacağı anlam açısından değil, hem Türkiye'deki hem dünyadaki tüm bilim insanlarına ama başta Türk bilim insanlarına verdiğimiz, 'Evet bu ülke her alanda dünyadaki diğer ülkelerin yürütmekte olduğu en ileri bilimsel ve teknolojik çalışmalara benzer çalışmalar yürütebilir. Hatta onların önüne geçebilecek işler yapabilir' mesajı açısından. Bu özgüveni kazanmak ve bilim insanlarımıza kazandırmak. Bu mesajı farklı gerekçelerle dünyanın dört bir tarafına gitmiş Türk bilim insanlarına sunmak ve onları yeniden ülkemize davet etmek belki de bu misyonun gelecek yıllarda Türkiye'ye getireceği en büyük kazanımların başında gelecek. İnanıyorum ki Türk bilim insanları önümüzdeki dönemde akın akın yeniden ülkemize gelecek ve çalışmalarını Türkiye'de gerçekleştirerek dünyayla yarışabileceklerinin farkında olacaklar. Biz bilim insanlarımızın önünü açmaya devam edeceğiz" dedi.
‘TÜRKİYE ROKET TEKNOLOJİSİNDE MUAZZAM BİR İLERLEME KAYDETTİ’
İlk Türk astronot Alper Gezeravcı'nın Uluslararası Uzay İstasyonu'na gitmesini eleştirenlerin olduğunu söyleyen Bakan Kacır, "Birileri bunu beğenmiyor olabilir. Bundan memnun olmuyor olabilir. Bizi eleştiriyor olabilir. Şimdi biz uzaya astronot gönderdik. Bize, 'Ya astronot gönderdiniz ama bununla gurur duyulacak bir şey yok. Çünkü roket bizim değil. Başka ülkelerin roketiyle gönderdiniz' diyorlar. Şimdi tabii bir yönüyle bu eleştiriyi memnuniyetle karşılayabiliriz. Demek ki en azından tahayyül sınırlarındaki bariyerleri kaldırmışız herkesin, o güzel. Ama şöyle de bir yaklaşım içinde olmak gerektiğini düşünüyoruz. Biz bütün alanlarda doğru stratejik yaklaşımlarla bir genişleme hedefliyoruz. Evet, roket bilimi alanında da son 22 yılda Türkiye muazzam işler yapmış. Biz bugün hem sıvı yakıtlı roket teknolojisinde, hem hibrit yakıtlı roket teknolojisinde aslında iddialı bir ülkeyiz. Her iki teknolojide, kendi roket sistemlerimizde, yerli, milli, özgün roket sistemlerimizde uzay sınırına, 100 kilometre olarak kabul edilen uzay sınırına erişebilmiş bir ülkeyiz. Evet, henüz kendi uydularımızı, kendi roketlerimizi de fırlatmıyoruz. Evet, insanlı uzay misyonunu henüz kendi roketlerimizde gerçekleştirmiyoruz. Ama son 22 yılda Türkiye roket teknolojisinde muazzam bir ilerleme kaydetti. Bu da savunma sanayimize muazzam bir güç verdi. Şimdi dünyada 40'tan fazla ülke vatandaşını uzaya göndermiş. Halihazırda ilk Türk astronotumuzun bulunduğu uluslararası uzay istasyonunda 7 farklı ülkeden 11 astronot görev yapıyor. Bugüne kadar bu uzay istasyonunda 2 binden fazla bilimsel çalışma gerçekleştirilmiş ve 2 bin 500'e yakın bilimsel yayın bu çalışmalardan doğmuş" diye konuştu.
‘TÜRKİYE HABERLEŞME UYDUSUNU KENDİ ÜRETEN 10 ÜLKEDEN BİRİ OLACAK’
Türkiye'nin tarihinde uzay alanındaki çalışmalarda çok geride kaldığını ifade eden Bakan Kacır, şöyle konuştu:
"Türkiye bir yandan roket teknolojisinde bir gelişme kaydederken, bir yandan kendi uydularını geliştiren, üreten bir ülke olurken, malumunuz görüntüleme uydularını Türkiye kendi imkanlarıyla geliştiriyor. Bu da son 22 yılın kazanımıdır. Uzay çalışmaları 1960'larda başladı dünyada. Hatırlayın, 1960'ların başında önce Sovyetler bir kozmonotunu uzaya gönderdi. Hemen 21, 22 gün sonra Amerika kendi astronotunu gönderdi. Yarış o düzeydeydi. Onu ifade etmek için söylüyorum. Üç hafta sonra Amerika kendi astronotunu da gönderdi. Daha sonra, birkaç yıl sonra Amerika Birleşik Devletleri ilk Ay misyonunu gerçekleştirdi ve birkaç kez o misyonu tekrar etti. 60 yıldır insanoğlu uzay yarışının içerisinde. Hiç kimse sormuyor, 1960'larda bu ülke niye bu yarışa dahil olmadı? 1970'lerde bu yarış devam ederken Türkiye ne yaptı? 1980'lerde ne yaptı? 1990'larda ne yaptı? Rahmetli Özal, 1980'lerde TÜBİTAK'ta uzay araştırmaları enstitüsünü kurmuş. Vizyoner bir adım. Türkiye'nin uydu yörünge haklarını teminat altına almaya dönük uluslararası inisiyatiflerde bulunmuş, girişimler başlatmış. Bu sayede biz bugün halen haberleşme uydularımızı hakkın bizde olan yörüngelere gönderme imkanına sahibiz. Ama sonrasında 1990'lar Türkiye'nin tümüyle kayıp dönemiymiş. TÜBİTAK Uzay Araştırmaları Enstitüsü'nde ne 1980'li yıllarda ne 1990'lı yıllarda dünyayla yarışacak bir faaliyet ortaya koyamamış. 1990'lı yıllarda biz ancak birkaç haberleşme uydusunu yurt dışından satın almakla yetinmişiz. Ancak 2000'li yıllarda uzay teknolojileri ve uzay bilim alanında bir milli vizyon ortaya konabilmiş. 2000'li yılların başında MİLSAT görüntüleme uydusunu Türkiye, bir ortak üretim projesiyle, kısmen yerli olarak gerçekleştirmiş. Daha sonra RASAT'ı Türkiye yerli imkanlarıyla geliştirmiş, üretmiş. Daha sonra Göktürk ve nihayetinde geçtiğimiz yıl İMECE'yi yerli ve milli olarak Türkiye geliştirmiş, üretebilmiş. Bir yüksek çözünürlüklü görüntüleme uydusu İMECE ve bunun alt sistemlerinde, elektronik kameralarını da Türkiye yerli ve milli olarak geliştirdi, üretti. Şu anda İMECE Türkiye'ye ve silahlı kuvvetlerimize de hizmet veriyor. Tabii bunları yaparken bir beşeri sermaye ortaya çıkmış, insan kaynağı geliştirmiş. Test geliştirme vakıfları kurulmuş. Bugün TUSAŞ bünyesinde yine son yıllarda kurulmuş olan USED dünyada çok az sayıda ülkenin sahip olduğu bir test ve geliştirme altyapısı. Şimdi Türksat 6A ilk milli haberleşme uydumuz olarak geliştirildi. Üretim sürecinin son aşamasındayız ve önümüzdeki birkaç ay içerisinde inşallah uzaya göndereceğiz. Haberleşme uydusunu kendi imkanlarıyla geliştiren, üreten 10 ülkeden biri olacak Türkiye."
‘UZAY ENDÜSTRİSİNDE TÜRKİYE'DE YENİ BİR DÖNEMİ BAŞLATACAĞIZ"
Türkiye'nin artık uzay ekonomisinin bir parçası olduğunu belirten Bakan Kacır, "Bütün bunlar son 20 yılın kazanımı. Bir yandan uydu teknolojilerinde çaba göstermişiz. Bir yandan roket teknolojilerinde çaba göstermişiz. Şimdi insanlı uzay araştırmalarına başlamışız. Ha deniyor ki 'Ya roket bizim değil'. İnsanlı uzay araştırmalarını kendi roketleriyle gerçekleştiren dünyada halihazırda üç ülke var, Amerika Birleşik Devletleri, Çin ve Rusya. Hindistan, Japonya, Avrupa ülkeleri bunlar bu saydığım üç ülkenin roketleriyle kendi astronotlarını ya da kozmonotlarını uzaya gönderiyorlar. Şimdi elbette yarışa dahil olalım ama kendi roketimizle bu misyonu gerçekleştirene kadar insanlı uzay araştırmalarından da geri kalmayalım. 40'tan fazla ülke astronot göndermiş. 2 binden fazla bugüne kadar bilimsel çalışma yapılmış. Niçin bizim insanlarımız, bilim insanlarımız bu çabanın gerisinde olsunlar? Ben biliyorum ki bunu söyleyenler, biz roketi yapsak, 'Uzay istasyonu sizin değil. Niye gurur duyuyorsunuz?' derler. Halbuki uzay istasyonunun kuruluşu da 1998'de başlamış. 5 uzay ajansı ortak olmuş. 15 ülke uzay istasyonunun kuruluşuna dahil olmuş. 100 milyar dolardan fazla uluslararası uzay istasyonuna yatırım yapılmış. Uzay gerçekten zor bir alan. Uluslararası uzay istasyonu gölgeyle güneş arasında 400 dereceye yakın sıcaklık farkına maruz kalan, uzaydaki yüksek radyasyona maruz kalan, içinde çok sofistike sistemlerin bulunduğu ve bir yandan da bir bilim istasyonu olarak farklı alanlarda, bilimsel deneyler yapılmasına olanak tanıyan aslında bir bilim, teknoloji, mühendislik harikası. Şimdi o istasyonun kuruluşu 1998'de başladığında da keşke Türkiye buna dahil olsaymış. Ama bundan sonra olacağız inşallah. Bu istasyonun da ömrü nihayetinde tamamlanıyor ve yeni uzay istasyonu kurulacak. İnşallah tüm bu süreçlere artık Türkiye de dahil olacak. Çünkü biz bugüne kadar kurduğumuz Ar-Ge inovasyon altyapısıyla, yetiştirdiğimiz insan kaynağıyla, sahip olduğumuz beşeri sermayeyle bu kabiliyete sahibiz. Savunma sanayinde elde ettiğimiz başarı bunun kanıtıdır, ispatıdır. Önümüzdeki dönemde savunma sanayine benzer şekilde uzay endüstrisinde de Türkiye'de yeni bir dönemi başlatacağız. Hızla Türkiye bu alanda hem kendi ihtiyaçlarını karşılayacak, hem bilimsel çalışmaların önünü açacak, hem de yıllık 600 milyar doları geçen uzay ekonomisinden güçlü şekilde pay alan ülkelerden birisi olacak" dedi.
75 PROJEDEN 35'İNE ÖDÜL
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Stratejik Araştırmalar ve Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen 2023 Verimlilik Proje Ödülleri Yarışması'nda dereceye giren işletmelere bugün Bilişim Vadisi'nde düzenlenen programla ödülleri verildi. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Kocaeli Valisi Seddar Yavuz, Stratejik Araştırmalar ve Verimlilik Genel Müdürü Abdullah Başar ve davetlilerin katıldığı programda 12 kategoride en yüksek puanı alarak finale kalan 74 projeden 35'inin sahibine ödülleri verildi.
'KAAN'IN KANATLANACAĞI TARİHİ DUYMAK İSTİYORUZ'
Ödül töreninde Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) tarafından geliştirilen Türkiye'nin ilk yerli savaş uçağı Milli Muharip Uçak (MMU) KAAN hakkında bilgi verildi. Süreç İyileştirme Kategorisinde 1'incilik ödülü alan TUSAŞ'ın Genel Müdürü Temel Kotil'e Bakan Kacır, "KAAN'ın kanatlanacağı tarihi duymak istiyor; ne durumdayız hocam" şeklinde soru yöneltti. Kotil ise "Yer testleri yapıyoruz. Yakın" cevabını verdi. Bakan Kacır'ın "Yakın mı? Çok mu yakın" sorusunu yöneltmesi üzerine Kotil, "Çok yakın" dedi.
'SARSICI ETKİLERE NEDEN OLUYOR'
Törende konuşan Bakan Kacır, "Günümüzde teknolojik ilerleme ve dijital dönüşüm, bizlere yeni bir çağın kapılarını aralıyor. 4'üncü Sanayi Devrimi’ne tanık olduğumuz süreçte uluslararası düzen yeniden şekilleniyor. Bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler, ülke ekonomilerinin tüm dinamiklerinde sarsıcı etkilere neden oluyor. Bu doğrultuda küresel rekabette var olmanın yolu, verimliliği sürekli artırmaktan geçiyor. Verimliliği, sürdürülebilir ekonomik kalkınma ve toplumsal refah artışının kaynağı haline getirmiş ülkeler, küresel rekabette bir adım önde yer alıyor. Müreffeh bir geleceğin temelinde verimlilik, verimliliğin temelinde ise dijitalleşme ve yenilikçi teknolojiler yatmakta. Bu bakımdan dijital ve yeşil dönüşümü verimliliğimizi ve rekabetçiliğimizi artıran, istikrarlı büyümemize hız kazandıran önemli bir fırsat olarak görüyoruz. İşletmelerimizde verimliliğin artırılması ve dijital dönüşüm süreçlerinin hızlandırılması adına model fabrikaları hayata geçiriyoruz" diye konuştu.
'YÜZDE 18'E KADAR TASARRUF SAĞLADIK'
"Destek sağlanan işletmelerimizde önemli düzeyde performans artışlarına şahit olduk" diyen Bakan Kacır, “Verimlilikte yüzde 76’ya ve üretimde yüzde 140’a varan artışın yanı sıra ürün maliyetlerinde yüzde 18’e kadar tasarruf sağladık. Elde edilen rakamlar, gelecek adına bizleri umutlandırıyor. Önümüzdeki dönemde de 8 olan model fabrika sayımızı 14’e çıkarmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Öte yandan, işletmelerimizi destekleyecek yeni programları birer birer hayata geçiriyoruz" ifadelerini kullandı.
'450 MİLYON DOLARLIK BÜTÇEYE SAHİP PROJEYİ HAYATA GEÇİRİYORUZ'
Türkiye Yeşil Sanayi Projesi ile ilgili de konuşan Bakan Kacır, "Yakın zamanda kamuoyu ile paylaşacağımız, Dijital Dönüşüm ve Yeşil Dönüşüm Destek Programları ile sanayinin yeşil ve dijital dönüşümüne yönelik yatırımları öncelikli yatırımlar kapsamında değerlendireceğiz. Yeşil dönüşüm alanında, Dünya Bankası ile 450 milyon dolarlık bütçeye sahip, Türkiye Yeşil Sanayi Projesi’ni hayata geçiriyoruz. OSB'lerimizin verimliliğini, çevresel sürdürülebilirliğini ve rekabet gücünü artırmak üzere Dünya Bankası ile 300 milyon dolar bütçeli, Türkiye OSB Projesi'ni başlattık. Sanayimizin yeşil dönüşümü kapsamında, kritik 6 sektörde; enerji verimliliği, kaynakların etkin kullanımı, iş süreçlerinin optimizasyonu dahil yeşil dönüşüme ışık tutacak Yeşil Büyüme Teknoloji Yol Haritalarını ilan ettik" dedi.
'10 MİLYAR LİRAYA YAKIN DESTEK SAĞLADIK'
Son 22 yılda TÜBİTAK’la verimlilik uygulamalarının geliştirilmesine yönelik 2 bin 500’ün üzerindeki projeye yaklaşık 10 milyar liralık destek sağladıklarını ifade eden Kacır, "8,2 milyar avro bütçeli Dijital Avrupa Programı’na katılım sağlayarak Avrupa Birliği ile stratejik bir iş birliği kurduk. Bu program, Yüksek Başarımlı Hesaplama ve yapay zeka gibi alanlarda önemli altyapıların kurulumuna ve insan kaynağının yetiştirilmesine finansman sağlayacak. Asya Verimlilik Teşkilatı ile aktif olarak rol aldığımız projelerde verimlilik alanındaki tecrübe ve birikimimizi geliştiriyoruz" diye konuştu.
'KATMA DEĞERLİ ÜRETİMİ GÜÇLENDİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ'
Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi hakkında da konuşan Kacır, "Uygulama ile katma değeri yüksek ürünleri üretmek isteyen yatırımcılara uzun vadeli ve uygun koşullarda yatırım kredisi imkanı sağlıyoruz. Teknoloji ve strateji değerlendirmesi yapacağımız, 1 milyar lira ve üzeri düzeyde yatırım projeleri için 284 üründen oluşan Stratejik Öncelikli Ürün Listesi’ni ve 261 başlıktan oluşan Teknoloji Alanları Listesi'ni ilan ettik. Yüksek teknolojili ve katma değer odaklı yatırımlara sağladığımız uygun maliyetli finansmanla, firmalarımızın verimlilik düzeylerini artırırken, ülkemizdeki katma değerli üretimi güçlendirmeye devam edeceğiz" dedi.
'35 PROJENİN ÖDÜLLENDİRİLMESİNE KARAR VERDİK'
Bakan Kacır son olarak, "Ülkemizde verimlilik alanında ilk bilimsel yayın olma özelliğine sahip ve 1967 yılından bu yana üç ayda bir yayımlanan Verimlilik Dergisi ile uzmanların çalışmalarını akademinin dikkatine sunuyoruz. 2014 yılından bu yana her yıl düzenlediğimiz Verimlilik Proje Ödülleri'nde verimliliği odak noktasına koyan firmalarımızı ödüllendirirken, iyi uygulama örneklerini yaygınlaştırıyoruz. 2014 yılında 150 proje ile başlayan yarışmamıza bu yıl 596 proje başvurusu alınmış olması, sadece verimlilik bilincinin yurdun dört bir köşesine yayılmış olmasının göstergesi değil, aynı zamanda yerli ve milli üretim konusunda yüksek farkındalığa ulaştığımızın da bir yansımasıdır. Nihayetinde, 12 kategoride en yüksek puanları alarak finale kalan 74 proje arasından 35 projenin ödüllendirilmesine karar verdik" diye konuştu.
FACEBOOK YORUMLAR