Atatürk, Ankara'ya Erzurum Vekili olarak gidiyor
Kocaeli Erzurumlular Kültür ve Dayanışma Vakfı ile Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti’nin organize ettiği Erzurum Tanıtım Günleri gezisinin son gününde Türk Milletinin Cumhuriyet Mücadelesi sırasında Mustafa Kemal Atatürk’ün başkanlığında 62 delege ile toplnılan Erzurum Kongre Binası gezilerek bilgi edinildi
19 Eylül 2022 - 14:23 - Güncelleme: 19 Eylül 2022 - 14:33
Kocaeli Erzurumlular Kültür ve Dayanışma Vakfı Başkanı Ahmet Önal, Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti (KOGACE) Başkanı Cemal Kaplan, KOGACE yöneticileri ve gazeteciler ile Vakıf Kurucu Başkanı Azmi Cihat Hatipoğlu, Başkan Yardımcısı Çetin Çomaklı, Hukuk işlerinden Sorumlu Başkan Yardımcısı Av Emrah Karaman, Vakıf Genel Sekreteri Murat Şenel, Denetleme Kurulu Bşk Yrd Selami Sayım, Vakıf Muhasibi Erdal Durmuş, Vakıf Yönetim kurulu üyelerinden Ali Kılıç, Zeki Gündüz, Ahmet Çomaklı ve Cumhur Acar’ın ziyaret ettiği Erzurum Kogre Binası 1864'de Mıgırdiç Sanasaryan tarafından yaptırılmış ve Sanasaryan Koleji (Ermeni Kız Yatılı Okulu) olarak kullanıldı. Ulu Önder Atatürk ve arkadaşları, 23 Temmuz 1919'da emperyalist güçlerin Osmanlı topraklarını paylaşmaya çalıştığı dönemde, binada Erzurum Kongresi’ni yaparak Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atılmasını temin etti.
LATİFE HANIM, EŞİ OLARAK ATATÜRK’LE SON KEZ ERZURUM’A GELİYOR
Şu an Atatürk Resim Heykel Müzesi ve Galerisi Müdürlüğü olarak kullanılınılan Kongre Binası hakkında geniş bilgi veren Kafileye rehberi Erzurum Büyükşehir Belediyesi personellerinden Şehir Tanıtım Uzmanı, Kültür Araştırmacısı Canan Şimşek, binanın 1864 yılında Rus Ermenisi Sansaryan tarafından Kız Lisesi olarak inşaa edildiğini, buradaki amacın, bölgedeki kimsesiz Ermeni çocukları toplayıp öğretmen olarak yetiştirmek olduğunu söyledi. Şimşek, ‘’ Bunu 1915’e kadar yapıyorlar, tam tehcir sırasında gönderilmesine rağmen, burası özel mülk olduğu için Cumhuriyet öncesi parası verilip satın alınarak burası tekrar okul yapılıyor. 1924’de Erzurum ve çevresinde büyük bir deprem oluyor, bu nedenle burada can ve mal kayıpları yaşanıyor’’ dedi
Şimşek, Atatürk’ün Erzurum’a iki defa geldiğini de hatırlatarak, ‘’ Birisi kongre zamanı olan 1919, diğeri ise 1920’de depremden dolayı buraya eşi Latife Hanımla birlikte geçmiş olsun ziyareti nedeniyle geliyor. Atatürk, Latife hanımla birlikte geldiği bu son gezisi oluyor’’ sözlerine yer verdi.
Binadaki oturma sıralarının önemine de değinen rehber Canan Şimşek, o tarihlerde kullanılan oturma sıralarının orjinal olduğunu ve daha sonrasında restore edildiğini hatırlatarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1920’de Ankara’da Erzurum Milletvekili olarak katıldığını ve bunu bir çok Erzurumlu’nun bilmediğini ifade etti.
SELÇUKLU SULTANI ALÂEDDİN KEYKUBAT’IN KIZI TARAFINDAN YAPTIRILAN ÇİFTE MİNARE
Bir çok kişinin Çifte Minare olarak bildiği Erzurum’un sembollerinden olan ‘’Hatuniye Medresesi’’, Kocaeli heyeti tarafından gezinin son gününde ziyaret edildi.
Erzurum İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nden Cemal Almaz ve Şahin Torun’un yaptığı araştırmalara göre, Çifte Minareli Medrese'nin bir kitabesi olmadığı için, yapılış tarihine ilişkin net bir bilgi bulunmamaktadır. Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat'ın kızı olan Hundi Hatun veya İlhanlı hanedanlarından Padişah Hatun tarafından yaptırılmış olma ihtimalinden dolayı "Hatuniye Medresesi" de denilmektedir.
Rivayete göre, savaş için yola çıkıp savaş sonucunda da sultan şehit düşünce medresenin yapımı yarım kalmıştır. Aynı rivayet içinde yer alan bir detay olarak sultanın şehadeti dolayısıyla medresenin inşasında çalışan mimarlar, ustalar ve kalfaların emeklerinin karşılığını alamayınca işlerini bırakarak ayrıldıkları yönündedir. Böylece medresenin inşası da yarım kalmıştır.
Diğer bir rivayete göre ise, çifte minarelerin biri usta biri de çırağı tarafından yapılmaktadır ve çırağın işi zamanla ustasından daha gösterişli bir şekil almaktadır. Gerçekten de ustanın yaptığı sağ minareye göre sol minare daha sade ve daha kolay işçilikli bir halde yükselmektedir. Sadelikle çalışan usta bunun farkına varmış, gerçi çırağını da biraz kıskanmış ama bu hususta fazlaca da konuşmamış belki konuşmayı gururuna yedirememiş. Nihayetinde yaptığı işin farkında olan çırak da giderek bir gurura kapılıp ustasını geçtiğine ve kendisinin ondan daha da usta olduğuna inanmaya başlamış. Zira yükselen minarelere bakan halk da daha çok çırağın işini seyredermiş. Rivayet göre çok sıcak bir günde yine minarelerde çalışma devam ederken bu gurur içindeki çırak, öteki minarede çalışan ustasına seslenerek su ister olmuş. Bu hal karşısında gururu incinen ve çokça üzülen usta; yüzyıllardan beridir çokça söylendiği şekilde; "Usta idim oldum şegirt, Al bardağı suya seğirt." diye eseflenerek kendisini minareden aşağıya atmış. Bunu gören çırak ise hataını fark edip, bu hale daha da fazla üzülerek "Ustam gitti ben ne dururum?" diyerek peşi sıra o da kendini diğer minareden aşağıya atmış. Çalışan işçiler bu olaya çok üzülmüşler ve işi yarım bırakarak gitmişler. Böylece minarelerin inşası da yarım kalmış ve o günden bugüne tamamlanmamıştır.
Kocaeli heyetine rehberlik yapan Canan Şimşek, bir çok kimsenin bilmediği gibi, Çifte Minareler’in gerçek adının ‘Hatuniye’ Medresesi olduğunu belirterek, ‘’Burayı bir kadın yaptırdığı için de bütün hocalar buraya ‘Hatuniye Medresesi’ der, burda da bu kadının kümbetini, yani mezarını görürüsünüz. Kelimelerin sadece sözlük anlamı yoktur, kültürel ve dönemsel adı vardır,’Medrese’, ‘Külliye’, ‘Kampüs’, üçü de aynı şeydir. 2 Minaresi olduğu için halk buraya ‘Çifte Minare’ demiştir.’’şeklinde bilgilendirmelerde bulundu.
LATİFE HANIM, EŞİ OLARAK ATATÜRK’LE SON KEZ ERZURUM’A GELİYOR
Şu an Atatürk Resim Heykel Müzesi ve Galerisi Müdürlüğü olarak kullanılınılan Kongre Binası hakkında geniş bilgi veren Kafileye rehberi Erzurum Büyükşehir Belediyesi personellerinden Şehir Tanıtım Uzmanı, Kültür Araştırmacısı Canan Şimşek, binanın 1864 yılında Rus Ermenisi Sansaryan tarafından Kız Lisesi olarak inşaa edildiğini, buradaki amacın, bölgedeki kimsesiz Ermeni çocukları toplayıp öğretmen olarak yetiştirmek olduğunu söyledi. Şimşek, ‘’ Bunu 1915’e kadar yapıyorlar, tam tehcir sırasında gönderilmesine rağmen, burası özel mülk olduğu için Cumhuriyet öncesi parası verilip satın alınarak burası tekrar okul yapılıyor. 1924’de Erzurum ve çevresinde büyük bir deprem oluyor, bu nedenle burada can ve mal kayıpları yaşanıyor’’ dedi
Şimşek, Atatürk’ün Erzurum’a iki defa geldiğini de hatırlatarak, ‘’ Birisi kongre zamanı olan 1919, diğeri ise 1920’de depremden dolayı buraya eşi Latife Hanımla birlikte geçmiş olsun ziyareti nedeniyle geliyor. Atatürk, Latife hanımla birlikte geldiği bu son gezisi oluyor’’ sözlerine yer verdi.
Binadaki oturma sıralarının önemine de değinen rehber Canan Şimşek, o tarihlerde kullanılan oturma sıralarının orjinal olduğunu ve daha sonrasında restore edildiğini hatırlatarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1920’de Ankara’da Erzurum Milletvekili olarak katıldığını ve bunu bir çok Erzurumlu’nun bilmediğini ifade etti.
SELÇUKLU SULTANI ALÂEDDİN KEYKUBAT’IN KIZI TARAFINDAN YAPTIRILAN ÇİFTE MİNARE
Bir çok kişinin Çifte Minare olarak bildiği Erzurum’un sembollerinden olan ‘’Hatuniye Medresesi’’, Kocaeli heyeti tarafından gezinin son gününde ziyaret edildi.
Erzurum İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nden Cemal Almaz ve Şahin Torun’un yaptığı araştırmalara göre, Çifte Minareli Medrese'nin bir kitabesi olmadığı için, yapılış tarihine ilişkin net bir bilgi bulunmamaktadır. Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat'ın kızı olan Hundi Hatun veya İlhanlı hanedanlarından Padişah Hatun tarafından yaptırılmış olma ihtimalinden dolayı "Hatuniye Medresesi" de denilmektedir.
Rivayete göre, savaş için yola çıkıp savaş sonucunda da sultan şehit düşünce medresenin yapımı yarım kalmıştır. Aynı rivayet içinde yer alan bir detay olarak sultanın şehadeti dolayısıyla medresenin inşasında çalışan mimarlar, ustalar ve kalfaların emeklerinin karşılığını alamayınca işlerini bırakarak ayrıldıkları yönündedir. Böylece medresenin inşası da yarım kalmıştır.
Diğer bir rivayete göre ise, çifte minarelerin biri usta biri de çırağı tarafından yapılmaktadır ve çırağın işi zamanla ustasından daha gösterişli bir şekil almaktadır. Gerçekten de ustanın yaptığı sağ minareye göre sol minare daha sade ve daha kolay işçilikli bir halde yükselmektedir. Sadelikle çalışan usta bunun farkına varmış, gerçi çırağını da biraz kıskanmış ama bu hususta fazlaca da konuşmamış belki konuşmayı gururuna yedirememiş. Nihayetinde yaptığı işin farkında olan çırak da giderek bir gurura kapılıp ustasını geçtiğine ve kendisinin ondan daha da usta olduğuna inanmaya başlamış. Zira yükselen minarelere bakan halk da daha çok çırağın işini seyredermiş. Rivayet göre çok sıcak bir günde yine minarelerde çalışma devam ederken bu gurur içindeki çırak, öteki minarede çalışan ustasına seslenerek su ister olmuş. Bu hal karşısında gururu incinen ve çokça üzülen usta; yüzyıllardan beridir çokça söylendiği şekilde; "Usta idim oldum şegirt, Al bardağı suya seğirt." diye eseflenerek kendisini minareden aşağıya atmış. Bunu gören çırak ise hataını fark edip, bu hale daha da fazla üzülerek "Ustam gitti ben ne dururum?" diyerek peşi sıra o da kendini diğer minareden aşağıya atmış. Çalışan işçiler bu olaya çok üzülmüşler ve işi yarım bırakarak gitmişler. Böylece minarelerin inşası da yarım kalmış ve o günden bugüne tamamlanmamıştır.
Kocaeli heyetine rehberlik yapan Canan Şimşek, bir çok kimsenin bilmediği gibi, Çifte Minareler’in gerçek adının ‘Hatuniye’ Medresesi olduğunu belirterek, ‘’Burayı bir kadın yaptırdığı için de bütün hocalar buraya ‘Hatuniye Medresesi’ der, burda da bu kadının kümbetini, yani mezarını görürüsünüz. Kelimelerin sadece sözlük anlamı yoktur, kültürel ve dönemsel adı vardır,’Medrese’, ‘Külliye’, ‘Kampüs’, üçü de aynı şeydir. 2 Minaresi olduğu için halk buraya ‘Çifte Minare’ demiştir.’’şeklinde bilgilendirmelerde bulundu.
FACEBOOK YORUMLAR