OKULLAR NE İÇİN VAR?

MURAT KAYA

Geleneksel veya günümüz çarpık modern aile yapısında;anne-baba genel anlamda;
buyurgan, etken ve bir bilen, çocuk ise edilgen,istenileni yapan durumdadır.  Devamında okulda ise öğretmen;anne-babanın görevini devralan  yine buyurgan,etken ve bir bilen öğrenci evdeki gibi edilgen,denileni yapan,
kurallara uyandır. Toplumsal yaşamda bu sürecin devamında aileden ve okuldan gelen bu iz, düşünce kalıpları ile yurttaş kimliğindeki geniş halk kesimleri yine edilgen,buyrukları yerine getirmesi gereken, bu seferde  erk sahiplerinin  bir bilen olarak yaşama
müdahil olmasına boyun eğen olmaktadırlar. Dolayısıyla sorgulayan, araştıran, karşı duran,
özgürce fikir beyan edemeyen,kendisi ile ilgili hiç bir konuda söz hakkı tanınmayan bir toplumsal yapı oluşmaktadır.
Bunun için mi ailede ve okulda çocuklarımızı eğitiyoruz?

Bu tercih kimin için ve kime yaramaktadır?
Okul bunun için mi var?  
 Bireylerin yaşam yolculuklarında kendileri yok fakat  kendileri için hüküm verenler ; etkileyen,çevreleyen,
Var ise bireyin geleceği bu zeminde  belirleniyor ise o yaşam kimin adına ve kimin yaşamıdır?
 Oysa ki ilgiyi kendi içinde keşfedenler bilgi yolculuğunu yaparlar.

 Hayat özünde "Usta" insan,içinde"Çırak"dır. 

Öğrenme yolculuğunda; öğrenenler ,çıraklıktan- kalfalığa ve kalfalıktan- ustalığa doğru yol alırlar...
İnsanın  hayatında ustalaşması geçirdiği çıraklık dönemine ve o dönemde kendisine "Usta" olanlarına bağlıdır... 
Ustalaşmak veya ehilleşmek bir başka ifade ile "Kamil insan" olmak aslında hayata yüklediğimiz anlam ve hayatta kendimize biçtiğimiz bir öğrenme rolü ile ilgilidir. 
Öğrenme ;öğrenilenlerin yaşamsal bağ ile buluşması sonucu gerçekleşir. Yoksa sadece sınıfta ,evde, okulda ,toplumda dünyadan ve dünyanın gerçeklerinden yalıtılmış bilgi aktarımları ile öğrenme gerçekleşmez.

Samimice soralım 
 okul eğitimi zorunluluk mu, sorumluluk mu?

 Okulda bilinir ki dersten teneffüse çıkarken öğrencinin yaşadığı coşku,derse girişte  coşkuya dönmüyor. Düşünmek lazım niçin? Zorunluluk, eğer sorumluluğun yerini almışsa, öğrenme gerçekleşmiyor.
Sadece zihinsel  eğitimle bilgi yükleniyor.
Sadece bilişsel öğrenme de artık yeterli gelmiyor.   Sosyal ve duygusal  öğrenmenin de öncelikler arasında yer alması gerektiğini artık kişiler ve kurumlar bilmeli ve gereğini yapmalıdır.
Dünyada yaratıcı,üretici bir yer edinen, iyi ilişkiler kurabilen, sevdiği işi yapabilen,emeğinin karşılığını maddi ve manevi alabilen,aldığı işi hakkı ile yapabilen, sadece kendi geleceğini değil toplumun geleceğini de
 düşünebilen ve katkı sunabilen bir insan yetiştirme modeli temel felsefe olmalıdır.
 Bu önemlidir,değerlidir, gelecek için gereklidir.
 Bilinir ki eğitim kişinin potansiyelini de ortaya çıkarmaktır.

Günümüzün yaşamsal organizasyonunda ; dünyayı kontrolü altında tutanlar,erk sahipleri yani hükmedenler yani her şeye gücü yetenler; insanı gündelik etkinlikle
yaşamdan kopuk,olup bitene karşı kör,sağır,
dilsiz, doğruyu yanlıştan ayırmayan bir hale getirirler ise gelecek yaşanmaz hal alır. 
Temel mesele her alanda olduğu gibi eğitim-öğretim meselesidir.
Hangi işin erbabı olursa olsun, hangi mevkide bulunursa bulunsun; nitelikli,kaliteli,ahlaklı,
sorumluluk bilinci gelişmiş,uyumlu insan yetiştirmek gerekir.

Okullar bunun için var olmalıdır.

Eğitim-öğretim derken; sadece dünyanın döndüğünü değil dünyanın içinde dönenleri de öğrenme yolculuğuna bireyi katabilmektir mesele.  Kendimiz olma gerçeğine ermek için emek vermeliyiz. 
Yani en büyük güç ve sermayenin kendi özgürlüğümüz de kendi ayaklarımızın üzerinde durmakta olduğunun bilincinde olmalıyız.
Tam da bunun için okumalıyız .
Tam da bunun için okullar bizi bu konuda eğitmelidir. 
Kendi kendimize de öğrenme aşkınlığımıza varmalıyız. 
Ve alın terimizle, helal lokmamızla, yaşam mücadelesinin içinde olmalıyız. 
Bakın samimi bir itirafta bulunalım;günümüzde eğitim  sıkıcı,anlamsız bir rekabete dayalı, öğrenmenin gerçeklikten ve gerçeklik bağından,  ve duygudan uzak, sevgisiz ,sevimsiz ve giderek de şiddet ögeli, değerlerden yoksun bir ruhsuzluk barındırdığını bilmek durumundayız.

Okullarda artık  öğrenciler okulun ve sınıfın sakinleri oldular. 
Tıpkı mahalle sakinleri gibi.
Ve her geçen gün artan çok yönlü sorunlar yumağında;çocuklarımız
(ekonomik,psikolojik..)
yani okullun ve sınıfın sakinleri ,utandırılan, öğretilen ,sıkılan ,neyi niçin öğrendiğine kafa yormayan, okulda
olmaya anlam 
yüklemeyenler oldular. 

 Sahiden çocuklar okula niçin gitsin?

Sahiden insanlık; okul olmadan da gelişim göstermemiş mi ?
Okullar olmasa ne olur?
Gerçekten okullar bilimsel eğitimin gereklerini  yerine getirebiliyor mu?
Okullar gerçekten başarılı mı ?
Yaşanabilir bir dünya için mi okullar var?
O halde artan okul sayılarına göre insanlık niçin mutsuz?
Dünya niçin daha yaşanabilir değil? 
 Mezunlar nitelikli ve kaliteli bir iş gücü mü?
.....
Bütün bunları tartışmadan uzak tutarak ;gerçekçi sonuçlara ulaşamayız

Resmi özel tüm
okullarımızda öncelikli asıl SINAV ve buna bağlı müfredat uygulanıyor ise YAŞAM yedektedir.
Ne mi olmalı?
Öncelikli ve asıl olanın YAŞAM olduğu gerçeğini kabul ederek SINAVIN YEDEK akçe olduğunu bilmeliyiz.
Aslonan hayat ve hayatın içinden öğrenmedir.
Bunun için öğretilen bireyler değil "öğrenmeyi öğrenme kuşağı" yaratmalıyız...

Sahi MEVLANA,Hacı Bektaşi Veli ,Mustafa Kemal ;Harward mezunu mu?
Onlar bilcümle 
YUNUS mezunu .
Yani ;
İlim ilim bilmektir.
İlim kendin bilmektir 
Yani kendini keşfetmektir işin özü.
Bu maya;
 bizim toprakralarimızda var.
Bu deneyim;.
Köy  Enstitüleri ile dünyaya örnek olmuş.
Sahi bugün ki okullarda çocuk; kendini keşfetme yolculuğuna  çıkabiliyor  mu ? 

Bilinmelidir ki;
Mutlu  olan bireylerin oluşturduğu aile,okul, işyeri, toplum, ulus ve dünya bütün insanlık için yaşanabilir bir gelecek demektir.
Mutlu olmayan insanların aileleri,
kentleri, ulusları da 
mutlu bir gelecek oluşturamaz . 
Bu da yine  verimli,
kaliteli,nitelikli eğitim öğretim ile mümkündür. Bu süreç ailede başlar.
Ana -baba bilinci ,
kültürü, eğitim düzeyi temel zemindir .
Okul süreci de  ehil kadrolar ve lider yöneticilerle devam eder , yaşam boyu sürdürülebilir bir ilişkiler gelişimi oluşursa  yaşam anlam kazanir.
Hayat aslında bir besin zinciri gibidir. Yani her şey, her şeyi ,her birimiz her birimizi evrende olup bitenler, her canlıyı etkiliyor . 
Bundan dolayı bugünün yetişkinleri,aile büyükleri, idarecileri,öğretmenleri ve devleti yönetenler, uluslararası ilişkilere hükmedenler yani hayata dair belirleyici olan erk sahipleri her kim iseler nasıl bir dünyada yaşamak istiyorsak ;öyle bir birey yetiştirmenin ;okul kültürünü yaratmakla sorumludurlar .

Okulların ne işi var?
Sahi,
OKULLAR KİMİN İÇIN VAR?