Korku imparatorluğunu , 4+4+4 eğitim sistemi mi   yarattı?

Son günlerde yaşanan cinayetler, tecavüzler halk arasında ileriye dönük olarak büyük huzursuzluk ve korku yaratırken, marifetin suçluların mı yakalanması, yoksa suçun önüne mi geçilmesi sorusunu gündeme getirdi.

Ülkede son bir kaç gün içerisinde yaşananların ardından, korku, sokakta, evde,  iş yerinde ve her nerede olursa olsun, yaşlı, genç, kadın erkek herkesin iliklerine kadar işlemesinde etken oldu. Herkes huzursuz...
Bu toplum neden ve ne zaman bu hale geldi sorusunu cevaplamaya çalıştığımızda karşımıza  eğitim - öğretimdeki 4 +4+4  sisteminin işlemediği çıkıyor.

Önceki yıllarda ve daha da geriye gittiğimizde 4+4+4 sistemi yok iken, okumaya hevesli olmayan çocuklar, ilk okulu bitirir bitirmez bir yere çırak olarak verilirdi.
Burası, tornacı olur, berber olur, oto tamirci olur, marangoz olur vs vs...
Çocuk burada ustasından sadece bir meslek değil,  müşteriye , dolayısıyla topluma saygıyı da öğrenirdi.
Kalfalıktan, ustalığa kadar geçen süreçte, o çocuk aynı zamanda ekmeğini kazanır , sonraki yıllarda da edindiği tecrübe ve öz güvenle kendi iş yerini açardı. 
Bir lise diploması dahi olmamasına rağmen bu grupta yer alanlar, kendilerini hep hayat okulundan mezun olduklarını dile getirirlerken, toplum da bunun karşılığında onları ‘’Usta’’ ünvanıyla  onurlandırırdı

Bu güne geldiğimiz de, işte o ustalar  artık kendi yerlerini dolduracak eleman bulamıyor,  çünkü 4+4 +4 sistemi, buna müsaade etmiyor.
Ülke geneline baktığınızda, yukarıda saydığım sektörlerde çalıştırılacak elemanlara asgari ücretin de çok üstünde maaş vaad edilmesine  rağmen işbaşı yapacak elaman bulunamıyor. Çünkü alttan yetişen vasıflı bir personel yok... 

Liseyi bitiren, ancak üniversiteyi kazanamayan 18-19 yaşındaki bir genç için çırak olma devri çoktan kapanmışken, o gencimiz bu saatten sonra geriye kalan hayatını nasıl idame ettirecek ?
Öğrenim gördükleri sürece Anne ve babalar bu çocukları okutup ceplerine harçlık koydu, yol paralarını karşıladı. Okul bitip üniversite de kazanılamayınca o evdeki iç huzursuzlukların baş mimarlarından biri olarak kendini gören o gençlerden bazıları işsizlik nedeniyle bunalıma girdi, bazıları da dizilerden etkilenerek başka hayatlara savruldu.
Son yıllarda işlenen suçların faillerinin neredeyse çoğunun 18-19’lu yaşlarda olduğundan yola çıkarsak, bu gençlerin bu suçlara neden bulaştıklarının tespiti de çok zor olmamalı...
Gayri meşru işlerden çok kolay ve  kısa bir zamanda çok fazla para kazanan, son model arabalar, pahalı kıyafetler, gösterişli ve lüks bir hayatın içerisinde yer alanlar, bunu bu gençlerin gözüne gözüne sokarken, evde anne ve babasının artık kendisini bir yük olarak gördüğü o genç, ailesinin,  ‘’Git iş bul, çalış, yeter yattığın !’’ sözlerine daha ne kadar katlanabilirdi ki ?
İş bulamayan ve dolayısıyla para kazanamayan bu gençler, artık ailesi tarafından da istenmeyen bir kişi yerine konulduğu zannıyla evini terk ederken bir iş yerinde çalışacak  vasıflı bir personel değil, suç örgütlerinin aradığı potansiyel bir  eleman durumuna düşüyor.  
Bu suç örgütlerinin ağına düşen gençlerin geride, bakmakla yükümlü bir  sorumlulukları olmadığı için cezaevi, ölüm gibi korkuları da olmuyor. Yarınları olmayan bu gençler ellerine silah tutuşturulduğunda gözlerini kırpmadan 5-10 bin TL.’ye dahi adam vurmakta çekince görmüyor. 
Sahip çıkamadığımız bu çocukların, kimi aklını oynattı, kimi, potansiyel suç makinesi haline dönüştü, kimi ise ne yazık ki insan olmaktan çıktı !..
Asıl suçlu, kim, asıl sorgulanması gerekenler kimler ? Bizler bu ülkede bunun cevabını arayıp bulamadığımız  ve çözüm üretemediğimiz sürece, gü gelecek iliklerimize kadar hissedeceğimiz o korku yüzünden kapımızdan dahi dışarıya adım atamayacağız !..
Marifet, suçluları yakalamak değil, asıl marifet suçun önüne geçmek !...