Ergün, basın mensuplarıyla buluştu
DEVA Partisi'nin yeni il binasında basın mensupları ile bir araya gelen genel başkan yardımcısı Nihat Ergün, 'Yapılan siyasetle Türkiye, adeta 90'lı yıllara geri döndü. Vatandaş 1 milyon liralık yatırım yapacak ama yüzde 10 rüşvet alıyorlar' dedi
Ali Babacan liderliğinde kurulan ve Kocaeli’de faaliyetlerine devam eden Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi’nin yeni il binası düzenlenen toplantı ile kapılarını açtı. Parti binasında yapılan lansmana Teşkilatlanmadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nihat Ergün başta olmak üzere DEVA Partisi Kurucular Kurulu Üyesi Candan Karlıtekin, genel merkez yöneticisi Cem Avşar, il başkanı Adem Koç ve geçen sürede göreve atanan 11 ilçe başkanı katıldı.
YÖNETİMİMİZİ OLUŞTURDUK
Basınla buluşma programının açılışında konuşan DEVA Partisi İl Başkanı Adem Koç, “Temmuz tarihinden itibaren bize il başkanlığı görevi verildi. 41 kişilik yönetimimizi oluşturduk ve il binamızı faaliyete açtık. Bu süreçle birlikte 11 ilçemizi atadık. Yalnızca Gebze kaldı. Yakında bu ilçemizde de başkan ve yönetim kurulumuz belirlenmiş olacak. Sonrasında kongrelerimiz yapılacak” dedi.
YENİLİK TECRÜBEMİZ VAR
Candan Karlıtekin ve Cem Avşar’ın selamlama konuşmalarının ardından söz alan DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Nihat Ergün, “Yeni bir siyasi parti kurmak kolay değil ama daha önceden tecrübemiz var. Zorlukların neler olduğunu çok iyi biliyoruz. Benzer zorlukları başka formlarda yaşadık ancak demek ki Türkiye siyasetinde başka tarzlar gerekiyor” dedi.
GERİ DÖNÜŞ KABUL EDİLEMEZ
Ergün, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Basın özgürlüğünden sivil toplum örgütlerine kadar her alanda sorunlar başladı. Bu durum en son 90’lı yıllarda yaşandı. Türkiye’nin yeni bir geri dönüş yaşaması kabul edilebilir değil. Bugün DEVA Partisi’nde çok farklı insanlar var. Cumhuriyetin birinci yüzyılını tamamlamak üzereyiz hızlı bir şekilde ikinciyi planlamak zorundayız. Çok dramatik hatalar da yapılıyor.
YATIRIM İÇİN RÜŞVET İSTİYORLAR
Bu yüzyılın bütün başarıları bizim başarımız, hataları da bizim hatalarımız. Başarılarımızı sahiplenmek ve büyütmek, hatalarımızdan ders alıp önümüzü planlamak zorundayız. Bu ülkede dert bitmiyor. Vatandaş 1 milyon liralık yatırım yapacak ama 100 bin lira rüşvet istiyorlar. İşler böyle yürürken kamu yöneticileri camide aşır okurken ihalelerden bazı kesimler öşür alıyor.
GENÇLERİ KAYBEDİYORUZ
Bu şartlar altında çok sayıda insanımız başka ülkelere gidiyor. Yılda 250 bin beyin göçü yaşıyoruz. Bu korkunç bir kayıptır. Niye gidiyor bu insanlar? Yok bir twit atmış ya da birinin twitini beğenmiş. Bizim gruptan bizim cemaatten bizim vakıftan bizden değilsin diye sınavda başarılı olanlar mülakatta elenmiş. İşte biz bu gençleri kaybetmek istemiyoruz. Bunun için ne gerekiyorsa yapacağız.
RÜŞVET ORANI YÜZDE 10
Biz kamu çalışanlarından camide aşır okumasını değil ihalelerde öşür alınmasını engellemesini bekliyoruz. Yüzde 10 rüşvet alıyorlar. Biz insanlara bu ülkeden kaçmayın dedik. Mücadele etmekten başka çare yok. Kaçarak olmaz bu iş. Şikayet ederek de olmaz. Biz şikayet değil mücadele ediyoruz. Bu yanlışlar böyle düzelmez. Mücadele edebilmemiz için DEVA Partisi’ni kurduk. Bizim zenginliğimizin kaynağı yerin altı değil. Denizlerden ne kadar gaz bulursak bulalım gaz zengini bir ülke olamayız.
ÜRETEN ÜLKE DEĞİLİZ
Bizi çekemiyor diyorlar. Dış güçler bizi kıskanıyormuş, halbuki dış güçler hep var. Bizim için sorun iç güçler. Çünkü insanlar içeride adaletin, fırsat eşitliğinin olduğunu düşünmüyor. Bunu durdurmak üzere kurulan bir siyasi partiyiz. Bizim için ilk güç gençler ikincisi ise kadınlardır. İnsanımız bizim zenginliğimiz, tek birini bile feda edemeyiz. Siyasetin rolü buna zemin hazırlamaktır. Siyaset barış ve özgürlük üretecek ondan sonra da ekonomi zemini hazırlayacak. Bugün artık üretken bir yapımız yok. Yeni yatırımlar yapılmıyor. Yeni bir motivasyonla insanları harekete geçirecek bir teşkilatız. Artık her kesimin ne problemi varsa DEVA onun yanında olacak.
CUMHURBAŞKANINDAN BAŞKA BİR ŞEY YOK
12 Eylül sonrasındaki parlamenter sistem dönemine doğan görünümlü şahin diyebiliriz. Gerçek bir parlamenter sistemde cumhurbaşkanı sembolik olur. Meclis geçen dönemde çok zayıftı ama şimdi hiç yok. Geçen sefer cumhurbaşkanı sistemde olması gerektiğinden daha güçlüydü. Kişiden kişiye değişiyordu. Ama o kadar güçlü olması gerekmiyordu.
ADAY BİR ŞEYLER SUNMALI
Şimdiki sistemde ise Cumhurbaşkanından başka bir şey yok. Her yer Cumhurbaşkanı. Türkiye gerçek bir parlamenter sisteme dönmeli. Gerçek bir kuvvetler ayrılığı vardır, yargı bağımsızlığı ile gerçek bir denge ve denetim mekanizması vardır. Farklı bir güç aktarımı sistemin dengesini bozar. Yolsuzlaşmalar başlar. Bugün yaşadığımız şey bu. Önümüzdeki seçime nasıl gideriz derseniz seçimin Cumhurbaşkanı topluma açık bir deklarasyon sunmalı.”
GÜÇ AYRILIĞI OLACAK
Güç ayrılığı ve sorgulanma mutlaka var olmalıdır. Önümüzdeki seçime neyle gideceğiz derseniz sanki bu sistemle giderek sonra parlamenter sisteme geçeceğiz gibi görünüyor. Seçilecek cumhurbaşkanının vaadi ‘Ben parlamenter sistemi getireceğim, merkezde ben olmayacağım’ demesi gerekiyor. Bu sistemin değişikliği için bugün hükümette yer alan insanların böyle bir sistem getirdik ama bu olmadı diyebilir.”
DEMOKRASİ OLMALI
Demokratik ülkelerde devlet tüm vatandaşlarına eşit davranmalı. Bizim gibi imparatorluk bakiyesi bir ülkeyseniz daha net olmalısınız. Coğrafyamız imparatorluk kadar değil ama nüfus ve insan kompozisyonumuz imparatorluğun özeti gibi. Etnik ve dini kimliklerin birbirinin içine girdiği bir devlet var. O yüzden burası tam bir demokratik Türk Devleti olmalı.
ÇOCUKLARA KÜRTÇE İSİM KONULMUYORDU
Devlet vatandaşına eşit davranmalı, onlara eşit olduklarını hissettirecek uygulamalar yapabilmelidir. Devlete düşen budur. Bizim asıl sorunumuz demokrasi ve hukuk konusundadır. Devletin insanlarına eşit davranamıyor olmasıdır. Bu konuda kendimizi sorgulamalıyız. İnsanların önüne seçenekler sunulmalı, tercih onlara bırakılmalı. Yıllar önce insanlar çocuklarına Kürtçe isim koyamıyordu. Ana dilde konuşma izni verilmiyordu. Köyünün ismi o insanlara sormadan değiştiriyorlardı. Başka bir ülkede yaşasanız ve bunlar size yapılacak olsa siz kendinizi oraya ait hissetmezsiniz.
EMPATİ YAPABİLMELİYİZ
Kürt sorunu ya da herhangi bir problemi önce doğru anlamak gerekiyor. Bu konuda empati yapmalıyız. Kendimizi sorunu yaşayan insanın yerine koymalıyız. ‘Ne hissederdim? Diye kendimize sorabilmeliyiz. Bunu yapabiliyorsan sorunu doğru anlar ve çözersin. Devlet katında öncelikle bu yapılmalı, biz bunu yapacağız. Kürt sorunu ve tüm konularda bu böyle olacak. Çözüm eşit hak ve hukukun tanımı ile mümkündür.
DEVLET DURUŞU ÖNEMLİ
Kötü ve haksız devlet uygulamaları nedeniyle yönetim içindeki gruplar ile terör ve silahla birbirinden beslenen ve birbirini besleyen sarmal bir yapı var. Haksız, hukuksuz devlet uygulamaları terör ve silahı besliyor. Terör ve silah da kötü ve haksız devlet uygulamalarını besliyor. Ülke olarak bizler tam olarak burada doğru duruş sergilemeliyiz. Bizim duruşumuz ise şudur; kötü devlet uygulamaları var diye teröre ve silaha karşı durmak, terör ve silah var diye kötü ve yanlış hukuksuz devlet uygulamalarına rıza göstermemek.
SORUN DAHA DA BÜYÜR
Devlet için bir sorunun çözümü hukuka bağlı olup olmaması ile ilişkilidir. Devlet hukuktan çıkarsa sorunu çözemez. En karmaşık sorunu çözerken bile hukuka bağlı kalınmalı. Devleti hukuka bağlı kalmazsa sorun büyük ve çözümsüzleşir. Devleti hukuka bağlı hale getirmek, siyaseti de devlet yanlışa düşse bile o yanlışı yapanlardan demokratik ve hukuk ortamında mücadele edecek noktaya getirmek hedefimiz.
TERÖRE PRİM TANIMAYIZ
Fakat teröre ve silaha bulaşanlara da asla prim vermemektir aslolan. İşte bu duruşu siyaset gösterebilirse başarı sağlanır. Siyasetin bir kanadı devletin haksız ve hukuksuz uygulamalarını terör var diye desteklerse, öbür kanadı da haksız şekilde terörü desteklerse işin içinden çıkılmaz. İki taraf da doğru bir duruş sergilememiş olur. Demokratik ve hukuk devleti burada kendini göstermeli.”