Bayram tatili süresi belli oldu!
Erdoğan başkanlığında, Başbakanlık Merkez Binadaki toplantı, yaklaşık 7 saat sürdü.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Başbakanlık Merkez Bina’da düzenlediği basın toplantısında Bakanlar Kurulu’nda yaklaşan Kurban Bayramı sebebiyle alınan kararları açıkladı. EMEKLİ DUL VE YETİMLERE BAYRAM ÖNCESİ ÖDEME Kurban Bayramı’nın birinci günü olan 25 Ekim öncesindeki arefe gününün de resmi tatil ilan edildiğini bildiren Arınç, “24 Ekim Çarşamba günü de kamu kesimi için tam gün tatile dönüştürüldü. Çarşamba günü yarım gün mesai yapılmayacak” ifadesini kullandı. Her bayramda olduğu gibi otoyol, boğaz köprüleri ve belediyelerin sunduğu toplu taşıma hizmetlerinden ücretsiz yararlanılmasına yönelik kararların da alındığını vurgulayan Bülent Arınç, “24 Ekim 2012 Çarşamba günü 00.00’dan başlayarak 30 Ekim 2012 Salı günü saat 07.00’ye kadar otoyollar ve Boğaz köprülerinden ücretsiz yararlanılacak. 25 Ekim Perşembe günü saat 00.00’dan başlayarak, 28 Ekim Pazar günü saat 24.00’e kadar belediyeler ve bunların kurduğu birlik, müessese ve işletmecelerce yürütülen toplu taşıma hizmetlerinden yararlananlar da bunlardan istifade etmiş olacak” diye konuştu. Emekli, dul ve yetim aylığı alanlara da bayram öncesinde ödeme yapılacağını açıklayan Hükümet Sözcüsü Arınç, “Tahsis numaralarının son rakamları 9,7,5 ve 3 olanlara 17 Ekim’de, 1,8 ve 6 olanlara 18 Ekim’de 4,2 ve 0 olanlara 19 Ekim tarihinde ödeme yapılacak” dedi. BUNDAN SONRASI SAVAŞ DÜŞÜNCESİNE KAPILINMASIN Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, hiç kimsenin “Tezkereyi aldık bundan sonrası savaş” düşüncesine kapılmaması gerektiğini belirterek, “Biz barışçı bir ülkeyiz, savaşı düşünmeyiz, aklımıza da getirmeyiz. Ama bağımsızlığımıza da egemenliğimize de hiç şüphesiz pek çok ülkeden daha fazla hassasiyet gösteririz. İcabı halde kullanılmak üzere bir yetki almıştır Hükümetimiz icabı halin ne olduğunu da kendisi takdir edecektir” dedi. Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin, TSK’nın yabancı ülkelere gönderilmesi ve görevlendirilmesine ilişkin bir yıl süreyle izin verilmesini öngören Başbakanlık tezkeresinin, TBMM’de kabul edildiğini hatırlatarak, tezkerenin hangi durumda kullanılacağına ilişkin sorusunu, “Bundan böyle yapılacak olan bize yönelik her tecavüz anında karşılığını bulacaktır. Bu konuda Hükümetimizin kesin kararlı olduğunu, silahlı kuvvetlerimizin de kendisine verilen talimat doğrultusunda anında bu işlemi yaptığını biliyoruz” diye yanıtladı. Tezkerinin, sınırlarının ve içeriğinin belli olduğunu ve Resmi Gazete’de de yayımlandığını hatırlatan Arınç, yapılan tartışmalarda barışın esas olduğunu, savaşın istisnai olduğunu her fırsatta söylediklerini vurguladı. Arınç, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti egemen bir devlettir. Egemenliğine yönelecek, yurttaşlarının mal ve can emniyetlerini zarara sokacak, hatta sona erdirecek her türlü tecavüze karşı da elindeki yetkiyi kullanma noktasında serbesttir” diye konuştu. Akçakale’ye top mermisinin düşmesinin ardından tezkerenin kabulüne kadar olan süreci özetleyen Arınç, tezkerenin ülke güvenliği ve egemenliğinin ihlal edilmemesi açısından çok büyük önem taşıdığını belirtti. Arınç, şunları söyledi: “Şüphesiz bu tezkere laf olsun diye çıkarılmamıştır. Bu yetki ’dostlar alışverişte görsün’ yetkisi de değildir. Elbette barışı hepimiz ister ve arzu ederiz, bugüne kadar Suriye’deki böylesine menfi gelişmelere rağmen Türkiye ne kendisi müdahale etmeyi ne de bir başkasının müdahalesine imkan vermeyi düşünmemiştir. Bu Suriye’nin kendi içerisinde şüphesiz bir insan katliamına dönüşen acı bir olaydır. Bu trajedinin son bulması için Türkiye hem kendi dinamikleriyle hem de uluslararası camiayı harekete geçirip, uluslararası meşruiyete yol açabilecek kararların alınmasına öncülük etmiştir.” Suriyeli sığınmacıların hayatlarını kurtarabilmek için Türkiye’ye gelen masum insanlar olduğunu belirten Arınç, Türkiye’nin tek başına 100 bine yaklaşan mülteciyi kabul ettiğini, bunun yanında 150 bin civarında Ürdün’de, buna yakın bir rakamda da Lübnan’da sığınmacı olduğunu ifade etti. Türkiye’nin tüm masrafları karşılamak suretiyle bu sığınmacılara kucak açtığını anlatan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dolayısıyla ’tezkereyi aldık bundan sonrası savaş’ diye hiç kimsenin aklına gelmesin. Biz barışçı bir ülkeyiz, savaşı düşünmeyiz, aklımıza da getirmeyiz. Ama bağımsızlığımıza da egemenliğimize de hiç şüphesiz pek çok ülkeden daha fazla hassasiyet gösteririz. İcabı halde kullanılmak üzere bir yetki almıştır Hükümetimiz icabı halin ne olduğunu da kendisi takdir edecektir. En azından şunu söylemeliyim: Münferit atışlar sebebiyle zarar vermeler devam ettikçe, bu münferit atışların karşılığı da kendilerine verilecektir. Ancak başka bir şekil almaya başladığı takdirde Türkiye bu yetkideki sınırlarını sonuna kadar zorlamak suretiyle karşılığını da verebilir.” BAKANIMIZIN BÖYLE BİR BEYANATI YOK Arınç, Suriyeli sığınmacıların sayısının 98 bine ulaştığı belirtilerek, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun daha önce “bu sayı 100 bine ulaşırsa tampon bölgeye ihtiyaç olacağı” yönünde açıklaması olduğunun ifade edilmesi üzerine de şöyle konuştu: “(Mülteci sayısı 100 bini aşarsa şöyle olacak...) Bakanımızın böyle bir beyanatı yok. Ama eşik olarak 100 bin telaffuz edilmiştir. O eşiği de son aylarda yaşanan uçakların, helikopterlerin bombalaması, insanların, çocukların doğrudan hedef alınmaları karşısında sığınmacı sayısı artmıştır. (Sığınmacı sayısının artması, Suriye’deki olayların şiddetlenmesine paralel olarak 100 bini bulduğu takdirde bunu ciddi bir eşik olarak kabul edebiliriz) demiştir. Ama biz 100 bininci sığınmacı geldiğinde ’Tamam biz dolduk, ondan sonra gelen birinciyi almıyoruz’ diyemeyiz. Böyle bir kararımız da yok. Bu şunu gösterir: Suriye’de işler giderek kötüleşmiş ve artık insanların can emniyeti kalmamıştır. Buna paralel olarak da rejim son günlerini yaşamaktadır. Biz 100 binden sonraki sığınmacıyı almamak gibi bir karara sahip değiliz ama sığınmacı sayısının azalmasını, işlerin normale dönmesini, şiddet ve silah kullanmanın, katliamın son bulmasını arzu ediyoruz. Sayın Bakanımızın söylemek istediği husus budur.”